Duayen ekonomist Erdoğan’ın hatalarından ders almamakta kararlı olduğunu; “Faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız. Faiz inecek ki enflasyon da insin. Bu, bizim olmazsa olmazımız” açıklaması açıkça gösteriyor aslında…

Ya biri çıkıp da “Bu mantığa göre enflasyon çıksın diye mi faiz artırdık?” diye sorarsa!

Zira o kadar kolay değil bu sefer… Dünya Bankası aracılığıyla IMF’den alınan milyarlarca dolar borç söz konusu… Sormak lazım onlar acaba bu konuya ne der?

***

Peki o zaman ne yapmaya çalışıyor? İşler kötü gittiğinde siyasetin gizli kutsal kitabında yazanları uyguluyor.

Önce mağdur olduğunu dile getir, suçu başkalarına yükle ve bir düşman yarat… Sonrasında bütün yapacağın, “çapkınların altın kuralını” uygulamak…

Nedir altın kural? “Yatakta bile basılsan, sonuna kadar inkâr et!” Böylece muhatabına istediğine inanma fırsatı verirsin. Yok eğer hatanı kabul edersen karşı tarafın güvenini kırar gururuyla baş başa bırakırsın.

Gözlerinin içine baka baka konuş… Sanki fiyatlar kendi kendine artmış gibi “Milletimiz fahiş fiyatları boykot etmelidir” deyip, bekle… Bak! Alkışları duyuyor musun? Tebrikler! Başardın işte… Yine yediler afiyetle…

***

Zira bugün aldığımız nefese kadar vergi geldiyse bu hatalı ekonomi politikası nedeniyle… Bedeli hep dar gelirliye! Sahi Diyanet’in “Fiyatları tayin eden Allah’tır” diye fetvası var. Kimi boykot ediyoruz bu halde?

Erdoğan’ın “hayırlı olsun” dediği yüzde 30 artış yapılan 22 bin 104 TL’lik yeni asgari ücret, bırakın enflasyonu karşılamayı, yılbaşından bu yana oluşan kayıpları bile telafi edemiyor.

TÜİK’e göre enflasyon yüzde 47, gerçek hissiyat ise yüzde 107… Bu tabloyla “enflasyona ezdirmedik” demek, milyonlarla adeta dalga geçmek.

***

Yemek yemeden, markete pazara gitmeden, elektrik ve doğalgaz kullanmadan, yer çekimsiz ortamda, oda sıcaklığında, fareler üzerinde yapılan laboratuvar deneylerinde enflasyonu düşürülmüş olabilirler. Bir de Türkiye’de bilim yok derler!

Düşen faiz oranlarıyla üretim mi çoğalacak? Hayır! İhracat mı katlayacak? Hayır! İnsanların gelirleri mi artacak? Hayır! Devlet harcamalarını mı kısacak? Hayır? Bütçe açığı mı kapanacak? Hayır!

Bu işin yapısal önlemi olması gerekmez mi? Sorsan “yaptık” diyecekler ama kimse ne gördü ne duydu… Keşke bir iki tanesini saysaydı… Belli ki reform yaptı denize attı…

***

Zira buradaki asıl sorun faizlerde ya da tüketimde değil, kamunun kaynakları kontrolsüz bir şekilde harcamasında... Harcamalarını hiç kısmamasında...

Yunanistan bütçe açığından batınca; “Naaptınız lan, ülkece pavyona mı gittiniz?” diye dalga geçilmişti. Buyurun başımıza geldi. Bizimkiler pavyona da gitmez ki! Külahımı buraya koyuyorum, ona anlatın derdinizi…