Başkanlık sistemi gelince “bolluk var” diye anlatıldı, milletin payına masadaki kırıntılar kaldı. Yasama, yürütme, yargı mevcut düzende aynı kişide… Bir kişiye bütün yetkileri verince ekonomi taklaya geliyor işte… Neyi anlaşılamadı? Normal şartlarda bu maaş zamlarıyla yer yerinden oynardı. İyi de ekonomi zaten diken üzerinde… Gidip de çalışanlara söz hakkı tanımanın yeri ve zamanı mı?
***
Üretim durmasın, düzen bozulmasın, emekçi kuş yemi gibi maaş alsın, gıkını çıkartmasın, izin kullanmasın, mesaiye kalsın, tatil yapmasın hatta nefes bile alamasın. Hele sokaklara dökülüp çocuklarının ekmek parası için döktüğü alın terini sakın savunamasın. Olan tam da budur!
Grev mi? O ne ki? Anayasal hak! Aslında kendisi kulak memesi gibi… Orada duruyor lakin pek bir işe yaramıyor! Kıvamına gelince yemek tarifinde kullanılıyor.
***
Bence tamamen anayasadan çıkartılsın. Teklif dahi edilemesin! İnsanların aklı karışıyor.
Patronun ne kadar uygun görürse onunla idare etmeye mecbursun. Hatta patronun maaşını ödemezse yine de konuşamazsın. Terörist misin sen milli güvenliği bozarsın?
***
Memur zamları takvimler 3 Ocak gününü gösterdiğinde aralık ayı enflasyon verileri ile netleşecek. Hala “Bir güzellik yaparlar mı?” diye soran kalbi kartopu gibi bembeyaz saf arkadaşlarımızın olması enteresan değil mi?
Bizzat memur kesiminin temsilcisi Memur-Sen Başkanı ne demişti?
“Kamuda gelir adaleti bozulmuş durumda... Bazı öfkelerimiz, kızgınlıklarımız olabilir… Genel başkanınız olarak, bakın ufak dargınlıklara, ufak kızgınlıklara, sakın ha sakın pirim vermeyelim. Biz sayın Cumhurbaşkanı’na şimdi ihanet mi edelim?”
***
Dünyanın herhangi bir gelişmiş ülkesinde buna benzer bir açıklama yapılsa yer yerinden oynardı. Demeci verenin siyasi kimliği sorgulanırdı. Ya bizde? Alkışlandı.
Yani bırakacaksın bu sendikaların yalandan pazarlık yapmalarını. Destenin sinek ikilisinden yok ki farkları…
***
Bir nevi kurunun yanında yanan yaş meselesi… Ekonominin içinden geçtikçe, ülkeyi mülteci kampına dönüştürdükçe üzerine bir beş yıl daha isteyip tekrar tekrar seçilmesi… Hatta kadim halkımızın başka seçenek görememesi…
Tam da burada muhalefetin yetersizliği ve “normalleşme” dediği pasifliğine kılıf araması geliyor aklıma… İliğimizi sömürün… Nefes aldırmayın... Müstahak bize valla…