Gösteri büyüktü, üç uçak birden havalanıp uzak diyarlara süzüldü. Erdoğan, Pakistan, Endonezya ve Malezya gezisine gitti. Uçaklar piste bir kartal edasıyla indi. Adeta şov yaptık, herkes imrendi.

Uçaklardan biri dünya lideri ve ailesi içindi… Hani Katar’dan aldığımız. Bir diğeri heyeti ve yandaş gazeteciler içindi… Bir adet de kargo uçağı vardı tabii… Başka türlü hediye TOGG’ları nasıl götürecekti?

***

Nitekim mevkidaşlarına borcam tencere gibi TOGG araba hediye etti. Ne hoş ne anlamlı, değil mi? Ufak bir pürüz vardı aslında… “Sağ gösterip sol vurma” taktiği!

Eski İngiliz sömürgesi bu ülkelerde trafik ters akarken, sol direksiyonlu araba götürmek, ekonomideki “planlama” becerimizin de metaforu sanki… Kullanamayacaklar nasıl olsa, geri getirselerdi bari…

***

Madem bu kadar kalabalık gittik, bari birkaç ada, yarımada falan fethetseydik ya… Yok yani, tasarruf tedbirlerimiz olmasa 8 uçakla da gidebilirdik aslında… Dua etsinler masraflardan kısıyoruz bu ara…

Zira bu “şatafatlı” gezinin maliyeti, tam da “kemer sıkma”, “boykot” ve “zam” kelimelerinin sıkça telaffuz edildiği bir döneme denk geliyor.

***

Mehmet Şimşek, vergi konusunda o kadar “hassas” ki, her fırsatta yeni vergi düzenlemeleri, vergi artışları açıklıyor. Sol el her şeye vergi koyarken, sağ el kargo uçağıyla TOGG taşıyor.

Sahi, para gitmesin diye okul tuvaletlerine sabun bile koyamayan Türkiye hani tasarruf yapılacaktı. Kaç okulun sabun ihtiyacını karşılar bir uçağın yakıt masrafı?

***

Belli ki Devletimiz, “Nasıl tasarruf yapılır?” sorusuna kendi adına hâlâ cevap bulabilmiş değil… Eh, hiç denememiş ki nereden bilecek?

Ülkemizi savunmak için para gerekliydi… “İsrail saldırabilir, Türkiye hedefte” açıklamalarının ardından çıkartılan yasa teklifiyle, kredi kartı limitlerinden 750 TL’lik bir katkı payı ödeyecekti ciddi ciddi… Ne oldu ona? Tehlike geçti mi?

***

Sen harcamalarını kısma, tasarruf yapma sonra da çalışanı, çalışmayanı, genci, yaşlıyı, vergilerle inek gibi sağ… Gerçek ekonomik kalkınmanın, uçakların havalanmasıyla değil, vatandaşın cebindeki yükün hafiflemesiyle olduğunu hiç hatırlama…

Vergileri de bir yere kadar artırabilirsin, ama biz o noktayı çoktan aştık. Kısaca, iki soruya cevap arıyoruz;

Ülke borca gömülmüşken kamuda gerçekten tasarruf var mı? Hayır, harcamalar tam gaz devam ediyor.

Vatandaşın cebine yansıyan ekonomik iyileşme var mı? Yok, sefalet her geçen gün artıyor.

***

Benim asıl derdim, insanların domatesi 10 lira ucuza almak için yarım saat pazarcı ile didişirken kendi cebinden çıkan vergilerin nereye gittiğini görmezden gelmesi…

“Vatandaşın devlet için değil, devletin vatandaş için” olduğunu bile bilmemesi… Yaşanan suistimal her geçen gün daha da genişlemesi… Galiba halkımız bunu hak etti!