Hepimiz bu düzene iyi alıştık, gazeteci kendine yakın düşünen siyasetçiyi konuk alıyor, kendi gibi düşünen kanaat önderini ağırlıyor. Kimse kimseye ters sıkıştıracak soru sormuyor. İzleyici de aynı fikirde. Akşamları tartışma programı diye izleyici önüne konan formatta da “makul” muhalifler oturtulmuş, herkesin belli sınırlar içinde kalacağından yayıncı da denetleyen de emin.
***
Herkes kendi dünyasında, çizilen sınırları aşan bir şey söylemeden, yağında kavrulup gidiyor İzleyici de aslında TV’yi bile açmadan, gazetesini eline almadan ne okuyacağını ne duyacağını biliyor. Alan memnun veren memnun da kimsenin dünyadan haberi yok.
***
Biri Hong Kong Çin Üniversitesi biri de Helsinki Üniversitesi’nden iki sosyal psikolog özellikle Amerikan seçimlerinde toplumun farklı kesimlerinin hangi haberleri aldığı hangilerini almadığı konusunda bir araştırma yürüttüler.
Donald Trump ile ilgili olumsuz bilgilerin yer aldığı bir haberi demokrat seçmenin yüzde 71’inin duyduğu belirtilirken, aynı haberi Cumhuriyetçi seçmenin sadece yüzde 49’u duymuş. Cumhuriyetçi seçmen daha çok Trump’la ilgili olumlu haberleri duyuyor. Demokrat seçmenin önüne düşen haberlerdeki skandallar vesaire Cumhuriyetçi seçmene ulaşmıyor bile, haberleri dahi yok. Onlar Trump’la ilgili neredeyse sadece olumlu haberlerden haberdarlar, muhtemelen Demokrat seçmene bakıp, ‘nasıl olur da bir insan böyle harika bir adaya oy vermez’ diye düşünüyorlar.
***
İki taraf farklı haberleri alıyor, kendi desteklediği adayla ilgili hep daha olumlu haberleri, karşı tarafla ilgili daha olumsuz haberleri alıyor
Bu durum kutuplaşmayı artırdığı gibi demokrasiyi de krize sokuyor.
Amerikan toplumunun yüzde 60’ı ABD’de bir iç savaş çıkabileceğini düşünüyor.
***
Türkiye’de de durum hiç farklı değil. Burada da sosyal psikologlar bir ölçüm yapsalar çok benzer sonuçlarla karşılaşırlar.
Demokrasilerde medya dördüncü güç, denetleme görevi medyada diye boşuna söylenmiyor. Gazetecinin görevi aynı fikirde olmadığı, ne diyeceği önem taşıyan, izleyiciyi kızdıracak da olsa farklı bir perspektif sunacak yayın konuklarını da ağırlamak, toplum için şok edici olabilecek görüşleri de dile getirmek.
***
Gazeteci teröristle de röportaj yapar, yeri gelir orduyu da eleştirir. Gazetecinin, yayıncının bu denetleme görevi hem kurumların hem de siyasetçilerin kendilerine çeki düzen vermesi ihtiyacını perçinler. Eleştirilmeyen siyasetçi kendi hatasını göremez, kurcalanmayan kurum yolsuzluğu engelleyemez
Her farklı bakanı tutuklayarak, her kurcalayanı gözaltına alarak bir yere varamayız.