AKP iktidarını yakından takip edenler, 23 yıl boyunca 23’ten fazla strateji belgesi, reform paketi, hükümet programı, seçim beyannamesi, yol haritası adı altında belgenin açıklandığına tanıklık etmişlerdir. Önceki gün dördüncüsü açıklanan yargı reform paketi de bunlardan sadece biri.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Uzlaştırıcı, birleştirici, özgürlükçü, toplumun tüm kesimlerini kuşatan yeni ve sivil bir anayasa çalışmalarımıza hız vereceğiz” dediği günlerde siyasiler tutuklanıp, belediye başkanları seri şekilde gözaltına alınıyor. Tüm bu yaşananların sorumlusu ise hiç uyulmayan mevcut anayasa gösteriliyor.

Toplum ne zaman dayanılmaz sıkıntıları konuşmaya başlasa, iktidar partisinden ‘yeni bir paket’ haberi geliyor. Her seferinde iddialı vaatler, bolca kırtasiye yaratılıyor. “Söyledikleriniz tam tersini yapıyorsunuz” diyen muhalefetin sesini duyan yok. Özetle bolca vaat, bolca kağıt deyip geçen çok.

***

Biraz geriye gidersek….

  • 2019 yılında hazırlanan “Yargı reformu strateji belgesi” de sorunların çözümüne yargının adil ve hızlı olması amacını taşıyan başlıklardan oluşmuştu. 5 yıllık periyotlarla hazırlanan strateji belgesi, benzer başlıklarla avukatlık mesleğinin kolay yapılabilmesi, yargının hızlandırılması gibi başlıklarla açıklanmıştı. O dönem, “denetimli serbestlik” hükümlerde değişiklik yapılmış, yine cezaevlerindeki doluluğun azaltılması planlanmıştı.
  • 2021 yılında bu kez hukuki ve ekonomik reform paketi hazırlandığı duyuruldu. O dönemin AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “Biz, Türkiye’de yargıya güvenin artmasını, demokrasinin daha da güçlendirilmesini, daha güçlü insan hakları vurgusunu, daha bağımsız bir yargı istiyoruz” demişti. Muhalefet partisindeymiş gibi.

    Bülent Turan’ın tüm coşkusuyla, “Ekonomiyle ilgili sorunlarımız masamızda, tarımla ilgili sorunlar masamızda, yargılamanın yavaşlığına ilişkin sorunlar masamızda, daha güçlü insan hakları vurgusu masamızda, uluslararası yatırımcıların beklediği bazı konular masamızda…” demesinin hemen ardından, ekonomide kriz yaşanmış ve Türkiye son dönemin en kötü ekonomik çöküşüne tanık olmuştu.

  • 2023 seçim beyannamesinde neredeyse benzer tekrarlar yapılarak; “AK Parti, devlet partisi değil milletin oylarıyla iktidar olup millet adına devleti yöneten bir partidir. Kapsayıcılık ve kuşatıcılık AK Parti’nin varlık sebeplerindendir. Bundan dolayı, AK Parti asla ayrıştırıcı bir dil kullanmaz…” denildi.

    Yetmedi, “Türkiye’de toplumdaki farklı kimliklerin zenginlik olarak görülmesini sağlayan özgürlükçü siyasi iradenin adı AK Parti’dir… Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sadık kalarak siyaset yapmanın adı AK Parti’dir… Bizler kimsenin hakkına, hukukuna, etnik kökenine, giyimine, dinine, mezhebine, meşrebine ve diline müdahale etmedik…” denildi.

  • 2024’te yeni reform çalışmaları bu kez Genel Başkanvekili Efkan Ala tarafından açıklandı. Ala, “Ekonomi programını destekleyecek, enflasyonu düşürecek, büyümeyi hızlandıracak, ihracatı artıracak, yani Türkiye’nin ekonomisini destekleyecek yapısal reformlar önceliğimiz olacak” dedi.

  • 2025 yılı geldiğinde, 4. Yargı Reform Strateji Belgesi kimseyi şaşırtmadı. Uzayan yargı süreçlerinin önüne geçme vaadi bir kez daha tekrarlandı. Soruşturma aşamasında delillerin tam olarak toplanması yine yer aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı son strateji belgesinde;

    “Adalete güvenin tam olarak tesis edilmesi için mağdur odaklı yeni politikaları uygulamaya alıyoruz. Hukukun üstünlüğünü esas alan bir adalet sistemi inşa edeceğiz. İfade, basın özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin standartları yükseltecek, yeni hak arama yollarını çeşitli tedbirlerle tahkim edeceğiz. Yeni insan hakları eylem planı ile hak ve özgürlüklerin daha etkin korunmasını sağlayacağız…” denildi.

***

AKP, her seferinde iki gün önce iktidara gelmiş yeni parti gibi yapmaya devam etti. “23 yıl içerisinde bu kaçıncı reform paketi? Önceki paketler neden olmadı? Eksik ve yanlışlardan kim sorumlu? Yargı, hukuk ve ekonomi niye dikiş tutmuyor? Her 4-5 yılda bir aynı şeyleri kime tekrar ediyorsunuz?” gibi deli soruları akla getiriyor.

Cumhurbaşkanına hakaret davalarının patladığı, bağımsız medyaya cezalar yağdırıldığı, DEM ve CHP’li belediye başkanlarının soruşturma dosyalarıyla tutuklandığı veya tehdit edildiği, siyasi parti liderlerinin gözaltına alındığı,12 yıl sonra gezi soruşturmasının bu kez sanat dünyası içini hortlatıldığı, gazetecilerin ayaklarında kelepçeyle eve mahkum edildiğine ilişkin örnekler de tam da bu metinlerin arasındaki yıllara serpiştirildi. Alaca karanlık kuşağı gibi…