Nefes kesen Suriye gelişmelerinden başını kaldıran iktidar, çözüm sürecini bu gelişmelerin ışığında değerlendirmeye başladı. İlk adımı da attı.
DEM’lilerin beklediği İmralı ziyaretine vize çıktı. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder bugün ya da yarın terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeye gitmesi bekleniyor. Olağanüstü bir gelişme olmazsa…
Yeni yıldan önce yapılması beklenen bu görüşme konusunda zaten çoktan karar verilmişti. Sadece zamanı konusunda Suriye’deki sıcak gündem beklendi.
İsimler konusunda pazarlık yapıldı. Kürt tarafının pozisyonu ve bakış açısı yeniden analiz edildi.
Gelişmelerin ışığında bakış açıları değişebiliyor. Suriye’deki gelişmelerin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı sürece, katkı sağlayacağını düşünenler var. AKP’nin dış politika uzmanı siyasetçileri son dönem gelişmelerini şöyle değerlendiriyor;
-“Bu gelişmeler çözüm sürecinin işine yarayabilir. Türkiye’deki barış ortamı artık daha önemli. Türkiye’deki Kürtlerin Suriye’deki YPG bölgesine yakınlık hissi yok.
- Sadece PKK’nın ve DEM’in bir kanadı, bundan yararlanmak istiyor. Öcalan, bu ayrımın net olarak ortaya konulmasını sağlayabilir. Hızlı ve kararlı gitmek gerekir.
- Aylardan beri dile getirilen yeni Ortadoğu projesi ve Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’de çözüm süreciyle ilgili atılmak istenen adımların tam zamanı olduğunu gösterdi.
- AKP’de ve diğer aktörlerdeki tereddütler normal, çünkü kimse hazır değildi. Kolay bir süreç olmayacak.
- Bahçeli’nin çağrısı samimi. İstihbarat bilgilerine dayandığını düşündürüyor.
- Cumhurbaşkanı edindiği bilgilerin ışığında sürece dahil oldu. Zaman alması normaldi.
- Suriye’deki gelişmeler süreç için belirleyici olacak. Ancak çok uzamamalı.
- Cumhur İttifakı’nı kazançlı çıkartmak da planın bir parçası olabilir. Öyle olsa da beklendiği gibi işlemeyebilir. Bu tür operasyonlar seçim kaybettirebilir de.
- Daha önemlisi, sonuç alınmak isteniyorsa, CHP’nin de sürece dahil edilmesi gerekir”
Siyasi kulislerde konuyu farklı yönden değerlendirenlerle devam edelim. Öcalan’ın inisiyatif almasının doğurabileceği sonuçlara dair farklı analizler yapılıyor. İşte o görüşler;
- “DEM, tek görüşün hakim olduğu bir yapı değil, içinde Türk solu ve eski HDP unsurları var, parçalı bir yapı.
- Öcalan’ın alacağı role bağlı olarak, partinin HDP kanadı hareketlenebilir. Bu aşamada DEM içerisinde bölünme yaşanabilir.
- Öcalan’ın neler yapabileceği görülmek isteniyor. Bir nevi gücü test ediliyor. Eğer tam sonuç alınamazsa bile PKK’nın bir kısmının dahi silah bırakması, Türkiye’nin avantajı olabilir.
- Yeni aktörler, yeni bir sosyoloji oluşmak üzere. Bu olmadan eski aktörlerle sorun çözülmek istemiş olabilir.
- Bu tezi benimseyenler, Abdullah Öcalan’ın henüz aktör olma şansı varken, süreçte rol almaya gönüllü olduğunu dile getiriyorlar.
- Süreç, yeni gelişmelerin ışığında, biçim değiştirerek, Türkiye kendi sınırları içindeki Kürtlerle sorunlarını masaya yatırarak içeriyi tahkim etmeye devam edebilir.
Suriye’deki gelişmelerin ışığında yapılan değerlendirmeler böyle. Ancak, özellikle DEM’li belediyelere yönelik kayyum uygulamasının, alınan bazı antidemokratik kararların ve atılan adımların tüm bu anlatılanlar çeliştiği gerçeği var.
Burada komplo teorileri devreye giriyor.
Kayyum kararlarının, ‘aynı aklın ürünü olmadığı ve bir nevi sabotaj’ niteliği taşıdığı iddia ediliyor.
Anlayacağınız, her sohbet, kafa yorulması gereken yeni konulara gebe…