İktidar kanadında, Suriye sürecine iki tür bakış hakim. Sığ bakanlar, iç siyaset malzemesi yapmaya çalışırken, daha derinlikli düşünenler ‘temkinli ve dengeli’ gitmeyi tercih ediyor. Süreçteki, kör noktalar nedeniyle ağızlarda kekremsi bir tat var.

Kapalı kapılar ardında birbirinden ilginç konularla uğraşılıyor. Örneğin, Esad yönetimine suç ortaklığı
yapan ve Suriye’den çıkamayan üst kadrolarının Türkiye’ye gelme talepleri gibi….

Hem riskler hem fırsatlar aynı anda konuşuluyor. Öncelikle şunu söyleyelim. Suriye’deki gelişmeler nedeniyle başlayan yurt dışı trafikten çok memnunlar.

HTŞ başkanlığındaki yeni yapıyla ilişkiler açısından son günlerdeki ilgi ve muhataplık iktidara iyi geldi.

Suriye’nin yeniden imarı, göçmenlerin geri dönme olasılığı, inşaat ve imar işlerinde Türklere düşecek rol heyecanlandırıyorsa da HTŞ yönetimi ve destekçilerindeki parçalı yapı, demokrasiden uzak bir tavır sergileme olasılıkları, YPG’yle yapıldığı iddia edilen anlaşma gibi konular en çok tartışılanlar.

İLGİNÇ SAPTAMALAR

AKP’de kapalı kapılar ardından yapılan analizleri ve öncelikleri ‘onların’ anlatımıyla başlıklar halinde toplamak mümkün;

- “Türkiye, PKK ile aynı militan havuzundan beslenen ve Kandil’den yönetilen YPG varlığına izin vermeyecektir. YPG’nin kendisini dönüştürüp dönüştürmediğini göreceğiz. Bu yapı sürerse açıkça çatışma çıkar.

- Suriye’deki yeni yapı Türkiye’nin hassasiyetlerini iyi biliyor. Şu anda Türkiye dışında yaslanacakları bir ülke de yok. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tek tek açıkladığı şartlar tüm taraflara bildirildi.

- HTŞ yönetimi, insanların hayat tercihlerine müdahale etmeyeceğine ilişkin yaklaşımlarını Türkiye’ye bildirdiler. HTŞ’nin günlük hayata müdahalesini ve Talibanvari kararlar alarak toplu bir göç dalgası yaratmasını beklemiyoruz ama ne yaptıklarını takip edeceğiz.

KAÇMAYA ÇALIŞANLAR

- Birçok başlıkla uğraşıyoruz. Esad hükümetinin yöneticisi ve suç ortağı olan bazı isimlerin ülkeden çıkma talepleri var. Örneğin, istihbaratçıların, cezaevi yöneticilerinin, üst düzey bürokratların…

- Esad yönetiminde zulme ortak olmuş isimler haber gönderiyor. Türkiye bu tür taleplerde seçici olacaktır. Lazkiye’de bekleyen isimler var. Bunların Türkiye’ye gelmesi söz konusu olamaz…”

Yani görünen dışında ilginç başlıklarla da uğraşılıyor.

Suriye’de bundan sonra ana omurganın nasıl oluşacağı en merak edilen konu. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan ve 5 milyon kişinin yaşadığı güvenli bölgedeki yapının yeni devlet modeline örnek olabileceği savunuluyor.

Geçiş hükümeti kurulduktan sonra siyasi, ekonomik, askeri yapılanma için çalışma yapılacak.

Konuyla ilgili can alıcı nokta Türkiye’deki göçmenlerin geri dönüşü. AKP’liler bunun ekonomik, siyasi ve psikolojik sonuçlarının kendilerine ‘seçim kazandıracağını’ iddia ediyorlar. Bu yorumları erken bulanlar da var tabi.

Bir süre sonra, Türkiye’deki Suriyelilerin Uluslararası Koruma Statüsünün kalkacağı hesabı yapılıyor. Konuşulanlara göre, Suriye’deki savaş hali ortadan kalkarsa ‘zorla gönderme’ bile söz konusu olabilecek.

Bütün bunlar için aylar hatta yıllar gerekecek.

AKP’liler tarafından sevinçle paylaşılan geri dönüşlerin yansıtıldığı kadar fazla olmadığını kendileri de biliyor. Kamuoyuna aktarıldığının aksine belirsizlik nedeniyle toplu bir geçiş beklenmiyor.

HESAPLAR TUTMAYABİLİR

Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin en az yarısının kalacağı hesabı yapılıyor.

Ancak uluslararası araştırmalar savaş ve olağanüstü haller nedeniyle ülkelerinden ayrılan göçmenlerin en fazla yüzde 30’unun geri döndüğünü gösteriyor.

İktidar, geri dönüş için daha önce yaptığı ve işlevsiz kalan planını revize etmeye başladı bile.

Türkiye’nin tutumunu, YPG bölgesindeki gelişmeler belirleyecek. Bunun Türkiye’deki çözüm sürecine etkisi, ateşin bizim bahçemize sıçrama olasılığı hepsi masada.

İktidarın, süreç iyi yönetilmezse, parçalı ve kaotik bir Suriye’den ithal edilecek yeni sorunlarla boğuşmak zorunda kalıp, tüm gücünü kaybetme olasılığı da var.

O yüzden ‘ağızlarda kekremsi bir tat’ iyi bir benzetme…