Kolay satış ve el koyma mı?

Kayyım, bu hükümetin hayatımıza soktuğu gündelik kelimelerden birine dönüştü. Çoğu da iktidarın hatası yüzünden, aşırı güç devri yapılan grupların yarattığı sorun olarak karşımıza çıktı.

Şimdi kulislerde ilginç bir iddia konuşuluyor. Yeni doğan çetesi nedeniyle kayyım atanan 12 hastanenin, davalar bitmeden satılacağı. Yasa değişikliği ile daha fazlasının planlandığı iddiaları da var.

Önce işin aslını ve hukuken doğru olanı konuşmak gerekir. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye’nin gördüğü en dehşet verici suçlarının birinin işlendiği yeni doğan çetesi davasında 26 şirket ve 12 hastaneye kayyım atanmasına karar vermişti. Mal varlıklarına da el konuldu.

Şimdi el konulan hastanelerin nasıl işletileceği konuşuluyor. Tartışmanın ana kaynağını mülklerine ne olacağı oluşturuyor. Bunun arkasındaki plan merak ediliyor.

Hastanelerin bir an önce satılmasıyla ilgili yeni bir plan yapıldığı ve yasa değişikliğine gidileceği iddia ediliyor.

Mahkemeler bitmeden ve hastane sahiplerin suçla ilişkisi ortaya çıkmadan satış yapılamayacağı biliniyor. Ancak tam tersini savunanlar olduğu öne sürülüyor. Hastane sahiplerinin yapılan görüşmelerde;

- Ruhsatları askıya alın, bloke edin, dava sonuna kadar bekleyin.

- Sağlık Bakanlığı bu hastaneleri işletmeye devam etsin.

- Dava sonuna kadar özel sektöre devredin, işletmesini onlar üstlensin…

şeklinde önerilerde bulunulduğu öğrendik.

Toplantılarda, bu hastanelerin ciddi bir tıbbı cihaz donanımı olduğu, hastanelerin işletilmesinin bin 200 yatak kapasitesinin kullanılması anlamına geleceği, acil servis ve yoğun bakım açısından ihtiyacın karşılayacağına ilişkin değerlendirmeler yapılmış.

Dava sonuçlanana kadar hastane sahiplerinin hiçbir söz sahibi olmaması doğru. Ama bu davaya konu olanları devre dışında tutup, bu sağlık kuruluşlarından Sağlık Bakanlığı marifetiyle yararlanılması, hiçbir sorumluluğu olmayan sağlık personelinin zarar görmemesi, hastaların mağdur edilmemesi mantıklı.

Kulislerdeki iddiaya göre, kayyım yasasında bu amaçla değişikliğe gidilmesi planlanıyor. Kayyımlara devredilen malların kolay satılması için çalışma yapıldığı ve değişikliğin bir ay içerisinde siyasetin gündemine geleceği öne sürülüyor.

Bu konu geçtiğimiz yıllarda FETO şirketlerinin satışı aşamasında da tartışma konusu olmuş, ilgili dava sonuçlanmadan, suç kesinleşmeden malların satışının anayasa aykırı olduğu dile getirilmiş ama ara yöntemler geliştirilmişti.

Buna formül geliştirmeye çalışanlar, TMSF’nin güzellik salonu işleten kurum durumuna düştüğünü savunuyorlardı.

Şimdi aynı konu, bu kez yeni doğan çetesi nedeniyle 12 hastane ve ilgili şirketler için konuşulmaya başlandı.

Acele satışın arkasında ‘birilerine devir veya çökme’ olduğunu savunanlar var.

Daha ilginci, Kayyım Yasası’nda yapılması planlanan bir dizi değişiklikle, muhalefet belediyeleri ve bu belediyelere bağlı şirketlere daha kolay el koymanın yollarının arandığı da iddialar arasında.

Şimdi Ankara kulisleri bununla çalkalanıyor.

Yukarda dediğimiz gibi, önce ‘kontrolsüz destek ve denetimsiz büyümeyi’ yaratıp, sonra da bunlarla başa çıkamamak bu iktidarın yarattığı sorun.

Üstelik bunu muhalefet belediyelerine oylarıyla tercih eden seçmeni cezalandırma aracı olarak kullanmak siyasi ahlak ve hukukla hiç bağdaşmıyor.

Yeni bir garabet yaratılacağı iddialarının takipçisi olmak gerekir.

Bu iş hem bize hem STK’lara hem de muhalefete düşer.