Tüm ekonomik krizlerin final sahnesinde milyonlarca yoksul, çaresiz havlu atmak zorunda kalır. Krizin bedelini öderken, fakirleşmiş gelirinin önemli bir bölümünü yitirmiş milyonlarca kişi borç yükünü taşıyamaz hale gelir. Mahkemelerdeki icra dosyaları büyümeye başlar, kredi batıkları kontrol edilemez hale gelir. Konkordatolar artar, iflaslar çoğalır. Küçük esnaf kepenk indirir. Milyonlarca vatandaş borç yükünün altında kalır.

Türkiye ne zaman ekonomik krize sürüklense, kemer sıkma politikalarının nihai sonucu borca batan milyonlar, iflasa sürüklenen şirketler olur.

Şimdi tam gaz oraya doğru ilerliyoruz. Borç krizi çığ gibi büyüyor.

Aylardır bir şekilde ayakta kalmayı başaran milyonlarca borçlunun atacak barutu kalmadı. Sessizce teslim olmaktan başka çareleri de yok. Biriken borçlar uzun süredir yönetilemez hale gelmişti. Artık icra davaları açıldı, banka borçlarını devralan varlık yönetim şirketleri vatandaşların peşine düştü. Zaten kredi kartları çoktandır patlamış, banka hesapları eksi bakiyeye düşmüştü.

Krizin bedelini bize ödetenler bu son sahnede kenara çekilir, milyonların batışını izlemekle yetinirler.

ÇAREN KALMAZ, TÜKENİRSİN

Geçim derdine düşen, iki yakası bir araya gelmeyen 11 milyonu aşan işsiz, 16 milyon emekli, milyonlarca asgari ücretlinin evinde tencere nasıl kaynayacak?

Uzun süredir bütçesi kiraya, markete, faturalara yetmeyen milyonlarca vatandaş krediye, kredi kartlarına tutunarak zaman kazanmaya çabalıyor.

Önce eşten dosttan yardım istediler… Ama kısa süre sonra biriken borçları, yığılan faturaları kontrol altına alabilmek için bankanın yolunu tutmaktan başka seçenekleri kalmadı.

Batmak üzere olduğunu bilirsin… Kredi taksitlerini ödemenin giderek imkansız hale geldiğini de görürsün. Ancak “bir yol bulunur” demekten başka seçeneğin de yoktur.

İşsiz, “Bir iş bulsam üstesinden gelirim aslında” der. Küçük esnaf, “İşler açılsa ödeyebilirim” diye düşünür. Çalışanlar, “O zammı alabilirsem hiç derdim kalmaz” diye avunur.

Hiçbiri olmaz…

Çaresiz kalmak, muhtaç olmak kadar ağır bir travma yok. Onlarca yıl kendi ayaklarının üzerinde dik durabilmek için çalışıp çabaladıktan sonra, ya işini kaybettiği için ya da gelirleri giderlerine yetmez hale geldiği için borç batağına sürüklendi.

GÖZÜN YÜKSEK FAİZİ GÖRMEZ

İhtiyaç kredisi faizleri yüzde 64.7’yi buluyor. Buna rağmen, kredi alabilenler kendini şanslı hissediyor. Yarını göremez hale geldiğinde bir yıl sonrasının hesabını yapamıyorsun. “Faizler çok yüksek” demeden paraya ihtiyacı olan soluğu bankalarda aldı. Her açıklanan yeni rakamda ödenemeyen, takibe düşen, icralık olan borçlar katlanarak arttı. Bankaların kullandırdığı ihtiyaç kredileri tarihinde ilk kez 1.5 trilyon lirayı aştı. Vatandaşların bankalara ve finansal kuruluşlara borcu 4.2 trilyon liraya ulaştı. Bir yandan borç yükü çığ gibi büyürken, bir yandan da ödenemeyen krediler, kredi kartları alarm vermeye başladı. Borcunu ödeyemediği için bankaların takibine düşenlerin sayısı 2.5 milyonu aştı. İcra dairelerindeki dosya sayısı da 22.6 milyonu buluyor. Bunların 1 milyonu son bir yıl içinde icralık oldu.

Ekonomik krizi, bugün borç yükü altında kalanlar yaratmadı. Hatta krizin bedelini de ödediler… Ama şimdi bir kez daha krizin kefaretini ödeyecekler.