Dünyanın en büyük cezalarından biri yoksulluğa mahkum edilmektir. Aldığın kuş kadarcık maaş kiraya yetse, faturalar kalır. Faturaları ödesen, market sepeti dolmaz. Üstüne “Çok şükür, buna da şükür” demek zorunda bırakılırsın. Çok iyi biliyorsun ki; beterin beteri de var. Çalışırken, karnın doymaz, işsiz kaldığında açlıkla sınanırsın…
“Allah kimseyi açlıkla sınamasın” deriz. Bunun ne kadar ağır bir ceza olduğunu kendimizden biliriz.
Kürek mahkumu gibi ömrün boyunca böyle yaşamak zorunda bırakılırsın. Çok çalışmak, çabalamak, yetenekli, eğitimli olmak “paçayı sıyırdım” demeye yetmez. Sanki bir el seni sürekli aşağı çeker.
Piyangolarda, lotolarda, çekilişlerde umut ararsan, ihtimal başına kuyruklu yıldız düşmesi kadar az…
Göçüp giderken yoksulluğu çocuklarına miras bırakırsın. Zaten sen de babandan miras almıştın.
Niye, başkaları kârlarına kâr katsın, servetlerini büyütsün diye senin sırtına bindi. Onlar küpünü doldurdu, senin payına yoksulluk düştü.
Sık sık “Hepimiz aynı gemideyiz” masalını dinlersin. Ama bir kez yoksulluğa mahkum edildiysen, ne yaparsan yap, o geminin kürekçisi olmaktan kurtulamazsın.
Bir ülkede ekonomik adalet olmalı. Yoksa, yoksulluğa mahkum edilmek, açlıkla terbiye edilmek, milyonlara kader olur…
22 yıl önce iktidara talip olduklarında, simit hesabı yapanlar, o zamanlar Harun’du. Onlar işçileri, emekçileri, yoksulları oy deposu olarak gördü, nabza göre şerbet verdi, koltuğa oturdu… Şimdi Karun gibi zengin oldular. Artık asgari ücret hesabı yaparken, TÜİK’in davalık rakamlarına bakmaya bile tenezzül etmiyorlar.
Açlık sınırı 23.256 lira, yoksulluk sınırı 71.048 lira biraz insaf, biraz vicdan diyen olmadı. “Enflasyona ezdirmedik, asgari ücret 22.154 lira, hayırlı uğurlu olsun” dediler…
Hani, nerede kaldı Hazreti Ömer adaleti?
Patronlar “maliyetler arttı” diye sınır tanımaz zamları arka arkaya dizerken, “beklenen enflasyon” cinliği kimsenin aklına gelmiyordu. İktidar, vergilere, harçlara cezalara yüzde 43.9 zam yaparken, “Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 21 olacak. Yeniden değerleme oranı da o kadar olsun” demedi.
Maalesef, bir ülkede asgari ücretlilere yüzde 30 zam verip, bir yıl boyunca 22.154 liraya yaşamaya mahkum etmenin cezası yok. Milyonları açlıkla terbiye edenleri dava edebileceğimiz bir mahkeme de yok.
“Grev” desen yasak, “protesto” desen kendini parmaklıklar ardında bulursun.
“Sandıkta hesap soracağız” dersin, sandığın da adaleti yok… Öyle olsa bu devran böyle sürer miydi? Din tacirleri ortaya çıkar, vatan millet Sakarya çığlıkları arasında sesin kısılır, duyulmaz olur… Yetmedi mi? Siyasetin zübükleri var, onlar çıkar sahneye, her zaman olduğu gibi üstlerine düşeni kusursuz yaparlar...