Özel okul ücretleri zirve yapmışken, aklıma Eton College geldi. Dünyanın en saygın okulları arasında gösterilen Eton’un mezunları arasında yazar George Orwell, Prens Harry, Prens William, iktisatçı John Maynard Keynes, eski başbakan David Cameron gibi isimler var.

Devlet adamları, politikacılar yetiştirmesiyle tanınan, İngiliz kraliyet ailesinden bazı isimlerinde de okuduğu Eton College’ın fiyatı bu yıl 62 bin sterlin oldu. Yani birçok şöhreti yetiştiren bu çok özel yatılı okulun fiyatı 2.6 milyon lira. Aralarında dünya çapında tanınmış liselerin de olduğu İngiltere’deki özel okulların ortalama fiyatı ise bu yıl 20 bin sterline çıktı. O da yaklaşık 865 bin lira kadar ediyor.

Oxford Üniversitesi’nin İngiliz öğrenciler için belirlediği fiyat ise 10 bin sterlin. Bu da 43 bin lirayı biraz geçiyor. Oxford, yabancı öğrencilerden de yıllık 25 bin ile 36 bin sterlin arasında bir ücret talep ediyor. İngiltere’de en düşük öğretmen maaşının yıllık 25 bin sterlin, yani 1 milyon lira olduğunu da dikkate almak gerekiyor. Hem okulları daha ucuz hem de öğretmenlerine çok daha fazla değer veriyorlar.

4+4+4 ZAM MODELİ

En iyileri bir yana Avrupa’daki ortalama okullarla bile kıyasladığımızda, bizim özel okullarımız, eğitim kaliteleri ile değil, sadece fiyatları ile öne çıkıyor.

Kısacası, sadece fiyatta Eton College ile yarışıyorlar. Sıra eğitime gelince bırakın dünyayı, birçoğu devlet okulları ile kıyaslandığında bile sınıfta kalıyor. Onlar sadece bir pazarlama çalışması olarak burslu öğrenci transferleri ile LGS ve üniversite sınavlarında sahte başarılara imza atmakla övünüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, okul fiyatlarının belirlenmesinde yıllık TÜFE+ÜFE ortalamasının yarısı kadar bir zamma izin verdi. Ancak bu denklem sadece ara sınıflarda geçerli, kademe geçişlerinde ise zammın bir kuralı, sınırı yok.

Yani, okullar asıl zamlar için 4+4+4 modeli uyguluyor. İlkokula başlarken kallavi bir “hoş geldin” zammı, orta okula geçtiğinde bir zam daha, sonra liseye geçiş için “artık liselisin” zammı yapıyorlar. Böylece, ara sınıflardaki “sınırlı zamların” intikamını alma fırsatı buluyorlar. Bir çerçeve oluşturmayan bakanlık da adeta bu politikaya destek veriyor.

BİR TERSLİK YOK MU?

Şimdilerde imkanı olan aileler “Lisede yurt dışına gönderelim”, “Üniversiteyi dışarıda okur” demeye başladı. Her geçen gün daha fazla genç eğitim için Avrupa ülkelerinin yolunu tutuyor. Malum, muadilleri ile kıyaslandığında Londra’da, Berlin’de ev almak İstanbul’ da konut sahibi olmaktan daha ucuza gelmeye başladı. Türkler de artık “İstanbul’da ev alacağıma Barselona’da alır, çocuğu da ucuza okuturum” diyor.

Tüm bu işlerde bir terslik yok mu?

Neden, Türk insanı her seferinde en yüksek bedelleri ödeyip en azıyla yetinmek zorunda bırakılıyor. Üstelik, sıra maaşlara geldiğinde bu tablo her seferinde tersine dönüyor. Biz garibanlar, en ağır çalışma şartlarına razı olup en düşük ücretlerle yaşamak zorunda bırakılıyoruz.