Kredinin, hanımın kolundaki bilezikler olduğu dönemler çok geride kaldı. O zamanlar, son ödeme tarihi ‘elin rahatlayınca ödersin’di. Babalarımızın altın çağıydı.

Biz kredili mevduat çağında yaşıyoruz.

Bu çağda borçlanabilme kapasitemize bakıyorlar. Kredi puanlarımız bir nevi “hazım kapasitesini” gösteriyor.

Kentlerin varoşlarında, isim arama zahmetine girilmemiş, yalnızca numaralandırılmış sokakların birinde yaşıyoruz. “Çok şükür” dediğimiz de bile günü zar zor kurtarıyoruz. Kredili mevduatların, kredi kartlarının arasına sıkıştırılmış hayatlar yaşıyoruz.

Doğum günlerimizi önce bankalar kutluyor. “İyi ki doğdun, birlikte nice yıllara” diyorlar. Hemen arkasından “Son ödeme gününü unutmayın” mesajı gönderiyorlar.

ÜSTÜMÜZE YIKILMIŞ FATURA

Dara düştüğümüzde yakınlarımızdan destek almak, ne yazık ki, o güzel günlerin anılarına karıştı. O zamanlar eş, dost el uzatır, zor günler atlatılırdı. Çevremizde “Bugünler de geçer” diyen olurdu. Hepsi mazide kaldı. “Geçer merak etme, atlatırsın” diyenler hâlâ var. Ama güzel temennilerden öteye geçmiyor. Bu çağda sevenlerimiz olsa da sıra el uzatmaya gelince kimsenin kimseye verebileceği kenara atılmış tek bir kuruşu bile yok. Küçücük paralar kazansak da işimiz, fırtınaları atlatmak. Geminin dümeninde kaldığımız sürece, bizden umut kesilmez ama kontrolü kaybettiğimiz anda film kopar. O an “Huble uzay teleskobu bile arıza veriyor, ben versem ne olur” deme lüksümüz yok.

Bir anda marketlere uğrayamaz, AVM’lerin önünden geçemez hale geliyoruz. Harcamaları kısmak yetmiyor, kiralar, faturalar, vergiler yolumuzu kesmeye devam ediyor. İşsiz kalsak, devletin istatistik kurumu işsizliğimizi kayıt altına alıyor, ama Maliye “İşsiz kaldın, senden bir süre vergi almayalım” demiyor. İç güveyinden hallice küçücük hayatlarımızı ayakta tutmaya çabalarken, memleketin tüm gider pusulalarını da ödememiz gerekir. Maliye’nin sözlüğünde, içinde finansman geçen ne varsa üstümüze yıkılmış fatura demektir.

Her yıl, yaklaşık iki maaş gelir vergisi olarak Maliye’ye gidiyor. Marketten ekmek alsak Katma Değer Vergisi, elimize telefon alsak Özel Tüketim Vergisi ödüyoruz.

Kapıdaki külüstür için Motorlu Taşıtlar Vergisi isterler. Başımızın üstündeki çatı için emlak vergisi, çöp vergisi, çevre temizlik vergisi tebliğ edilir. Hastanelere, eczanelere yolumuz düştüğünde elimize katılım payları tutuşturulur. “Finansman” denilen şey harçlar, vergiler, katılım paylarıdır. “Kaynak” ise geçtiğimiz geçmediğimiz, nerede olduğunu bile bilmediğimiz hastaneler, yollar, köprüler için bizim cebimizden çıkan paralardır.

TEŞVİK BİZİM İÇİN DEĞİLDİR

Maliye, “kemer sıkma programı” dediğinde bize seslenir. Bütçe açığı, mali disiplin, ödemeler dengesi bizim için hücum borusudur. Hemen kulaklarımızı kabartırız, anlarız ki, yeni vergiler yola çıkmıştır.

Maliye, “teşvik” dediğinde ise hiç üstümüze alınmayız. Biliriz ki o bizim için değildir. Teşvik edilmek bize mi kalmış! Teşvik, ülkemizde adresi belli büyüklere akıtılacak kaynaklar, ucuz krediler, arsalar demektir.