Çocukluğumuzdan geriye kalan birkaç kare fotoğraftan ibarettir. Bizim için hiçbir şey kolay değildi. Anne babalarımız, okursak başaracağımızı, yeni bir hayat kurma fırsatı yakalayacağımızı biliyordu. Okumak, akıntıya karşı kürek çekmenin tek yoluydu. Üniversiteyi kazananlara “gelecek için bileti kesilmiş” gözüyle bakılıyordu. Nitekim başardık… Hayallerimizdeki kadar muhteşem olmasa da babalarımızdan daha iyi bir hayatın kapılarını aralayabildik. Aile kurduk, çocuklarımızın hayatı bizimkinden daha iyi olmalıydı. Neyimiz var, neyimiz yoksa onlara gelecek inşa etmek için seferber ettik. İlk önce fotoğraflardan başladık. Devir değişmişti artık, doğdukları anı görüntülemek için “doğum fotoğrafçıları” bulduk. Binlerce kare fotoğrafla, yüzlerce video ile hayata yelken açtılar… Sonra anaokulu yılları başladı… Ufukta ilkokul sıraları gözükünce, özel okullara göz diktik. Hepimizin aklında yabancı dil vardı. İngilizce bizim kanayan yaramızdı, acı tecrübelerle öğrenmiştik. Çocuklarımız iki yabancı dil öğrenecek, hayata bir adım önde başlayacaktı. Kolejlerin yolunu tuttuk. Elimizde avucumuzda ne varsa verdik. Tatil planlarını, gelecek hayallerini erteledik. Her şeyin önüne okul taksitlerini koyduk. Önceleri üstesinden gelebiliyorduk. İte kaka yol alıyorduk…

Fiyatlar füze gibi uçarken, maaşlarımız hızla küçüldü, bildiğin yoksullaştık. Bırakın okul taksitlerini, ihtiyaçlarımızı karşılarken zorlanmaya başladık. Yine de kolejlerden vazgeçemedik. Ancak okul fiyatları öyle bir hal aldı ki; “Kolejin benden istediği paralarla çocuğa ev alabilirim” demeye başladık.

Bugünlerde özel okullar arka arkaya fiyat açıklıyor. Bu yıl yüzde 54.8 zam yapacaklar.

Bazı okullar, 1 milyon 300 bin lirayı aşan anaokulu, ilkokul fiyatları açıkladı. Yemek fiyatları da 70 bin lira, 100 bin lira arasında değişiyor. Üstelik bu fiyatların içinde etkinlik, kitap, kırtasiye, kıyafet giderleri de yok. Aileler fiyat listelerini gördükçe kalp krizi geçirecek gibi oluyor. Yakın zamana kadar “Ödenir”, “Üstesinden geliriz”, “Bir çare buluruz” diye sürdürdüğümüz yolculuk kontrolden çıktı.

“Boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz” bir hesabın içinden çıkmaya çabalıyoruz. Doğum fotoğrafçıları ayarlamak, doğum günü partileri düzenlemek kolaydı. Ama sıra eğitme gelince resmen altında kaldık. Hayalimiz çocuklarımızın “dünya vatandaşı” olmasıydı. Biz “İlkokul tamam”, “Ortaokulu da hallettik”, “Liseye bakarız” derken… Parasız üniversite bulamaz olduk.

Çevremize baktığımızda tarikatların, dergahların cirit atmadığı bir devlet okulu da bulamıyoruz. Hatta birçok mahallede imam hatipler dışında bir okula erişmek bile mümkün değil.

Babalarımız bizi devlet okuluna gönderirken, o okulların geleceğimizi inşa etmek için yeterli olduğuna inanıyordu. Oysa biz, özel okulların verdiği eğitimin çocuklarımıza geleceğin kapılarını aralamadığın da çok iyi biliyoruz. Ancak bu okullar neredeyse tarikatlardan, dergahlardan saklanmak için adeta bir sığınağa dönüştü.

Evet, anayasada hâlâ “Eğitim bir haktır. Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” yazıyor. Ama çocuklarımızı gönderecek devlet okulu bulamaz hale geldik.