Kupa maçlarının hocalar için Süper Lig maçları kadar değeri ve önemi yok...

Bu maçları alternatif olarak görüp alternatif oyunculara şans vermek için bir fırsat olarak görüyorlar...

Peki, ilk on bire giremeyen, genellikle kulübede oturan futbolcular yakaladıkları bu şansı yeteri kadar kullanabiliyorlar mı? Hayır…

Örneğin Galatasaraylı Yusuf. Çok genç yaşta Barcelona forması görmüş bir oyuncu. Raket gibi bir sol ayağı var, oyun aklı iyi. Buna rağmen Galatasaray on birini zorlayamıyor, yedekten bile kendini sahaya atamıyor...

Batshuayi ne kadar iyi golcü olursa olsun, kaç gol atarsa atsın, Osimhen’in yokluğunda bırakın yerini doldurmayı, gölgesi bile olamıyor...

Metehan da bunca şansa rağmen halen “Bu takımda oynar” algısını yaratamadı...

Alternatif oyuncular arasında ‘hazır kuvvet’ Berkan var. Ne zaman forma giyse, ne zaman şans verilse, bu fırsatı, bu şansı hovardaca harcamıyor, hakkını veriyor. Profesyonellik budur...

Başakşehir, Galatasaray’a oranla daha oturmuş, daha alışılmış bir on birle oynadı. 1-0’dan sonra önemli fırsatları kullanamadı...

Okan Hoca baktı ki pabuç pahalı; ‘Yavru Aslanlar’ ile bu iş olmuyor, ikinci yarı ile birlikte ‘Baba Aslanları’ sahaya sürmeye başladı. Önce Mertens ve Yunus Akgün, sonra Barış Alper ve Sara’yı sahaya sürdü...

Baba Aslanlar sahaya adımını atınca oyun doğal olarak tek kaleye döndü. Hele ikinci yarıda oyuna girip 10 dakika içinde ikinci sarı karttan kırmızı gören Başakşehirli Onur -ki kendi özeleştirisini yapmalı- Galatasaray’ın ekmeğine bal kaymak sürdü. Buna rağmen son dakikaları Başakşehir ceza alanı içinde ve çevresinde geçen maç, Aslan avını avlayamadan sona erdi...

Hakem Ali Şansalan son dakikada Galatasaray lehine verdiği penaltıyı Başakşehir lehine verebilir miydi? Asla veremezdi. İster Batsuhayi’nin kaçırdığı ister Muhammed’in kurtardığı penaltı deyin, adeta futbolun adaletinin tecellisi oldu...