Beş yıl önceydi:

Tarih, 19 Mart 2019.

İsrail televizyonlarında bir siyasi reklam yayına girdi.

Kadın Adalet Bakanı sağcı Ayelet Shaked reklamda ağır ağır yürüyerek, üzerinde “faşizm” yazan bir parfüm şişesini eline alıp üzerine sıkarken anlatıcı ses dedi ki:

- Güçler ayrılığı, yargı devrimi, anayasal denetim…

Shaked sonra kameraya döndü, “faşizm” etiketli parfümü göstererek, “demokrasi kokuyor” dedi!

Shaked, kendisine “faşist” diyenlere güya bu siyasi reklamla yanıt verdi: “Ben demokratım.”

Reklam öyle ters döndü ki; Bakan Shaked nereye gitse insanlar “faşist kokuyor” deyip yanından uzaklaştı!

Haklılardı; Filistinli çocuklara “küçük yılanlar” diyecek kadar faşistti Bakan Shaked…

Bu hafta sonu İsrail’de insanlar yine sokaktaydı; Netanyahu’nun Gazze’ye tekrar saldırı başlatmasını protesto ettiler.

TV’den eylemleri izlerken düşündüm:

Gerek Shaked ve gerekse Netanyahu’nun faşist eylemlerinin hepsinin onayını veren “demokratik” parlamenter sistemin yasaları değil mi? Zaten:

Binlerce masum çocuğu katleden Netanyahu, yaptığının yasal olduğunu söylüyor. Bize faşist görünen ona “demokrasi” gibi kokuyor…

Bu örneği vermemin sebebi, İmamoğlu “operasyonuna” gelmek! Sizin burnunuza nasıl koku geliyor?

Faşizm mi, demokrasi mi?

Bu bir pipo değildir

Belçikalı gerçeküstücü ressam René Magritte’in 1929’de yaptığı pipo resmi çok bilinir…

Pipo tablosuna alt yazı yazdı:

-Bu bir pipo değildir!

İmamoğlu “operasyonu” ile ilgili iktidar yanlısı kimilerini ekranda seyrederken aklıma hep ressam Magritte geldi: Gerçek anladığın gibi değildir. Tabloda bir pipo imgesini gösteren resim, her ne kadar gerçekçi olarak çizilip renklendirilmiş olursa olsun, gerçekte bir pipo olmadığıdır. O bir tablodur sadece…

İşte… Çoğu insana göre, İmamoğlu yargı konusu değil, yapılan siyasi operasyon...

Kuşkusuz yasalar var, ceza maddeleri var, her adım hukuk çerçevesinde atılıyor. O halde, sokaklarda protesto yapanların burnuna niye farklı koku geliyor?

Demokrasinin temel sorunu; kâğıt üzerinde yazılana nereden baktığınla ilgili!

Sert örnek olacak; milyonlarca Filistinliyi bombalayan Netanyahu da “yasal görünen ama yasadışı” gücünü parlamentarizmden, demokrasiden, kanunlardan almıyor mu?

Örneğin, üstünkörü “bırakın hukuk görevini yapsın” ezberi kitlelere samimi gelmiyor artık...

Türkiye’de de kâğıt üzerinde vatandaşlık hakları, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, mülkiyet hakları vd. var, var, var…

Oysa bunlar, iktidarın “kendinden olana” var sadece! Demokrasinin sınırını kendisi belirliyor. Diğerlerini ise fırsat bulduğunda “ceza” kesilecek düşman görüyor…

Karşıtına yaptığı anti demokratik zulüm -Ayelet Shaked gibi- kendine “demokrasi” kokuyor…

Bu tavır, demokrasinin özü uzlaşma kültürünü saf dışı bırakıyor; “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur!” Ötekini hor gören kibirli dar görüşlülük, toplumsal çatışmaya sebep oluyor. AKP’liler görmüyor mu?

Mesele sadece İmamoğlu’na yapılan “ameliyat/ operasyon” değil, sorun büyük: Derin bir keşmekeşlik itibarıyla rejim krizi ile karşı karşıyayız. Büyük bir çıkmaza sürükleniyoruz…

Ancak:

İmamoğlu gösterilerinde bir fotoğraf toplumsal iyileşmeye yönelik umudumu artırdı.

Gösteri olgunluğu

Muhtemelen üniversite öğrencisi bir genç kız, sıralı polis TOMA’ları önünde oturmuş Jean-Jacques Rousseau eserini okuyordu: Toplumsal Sözleşme

1762’de yazılan kitap ne diyor:

-Hükümet tek kişinin eline geçince, hükümdar ile halk arasına çok büyük açıklık girmiş olur, devlet de bağlantıdan yoksun kalır…

-Kim olursa olsun tek adamın kendi başına verdiği buyruklar yasa olamaz...

-Bir kimse iktidar işleri için ‘neme gerek’ dedi mi, devleti yok olmuş bilmeli…

-İnsanlar tarafından onaylanmamış her yasa hükümsüzdür ve geçersizdir, aslında bu yasa dahi değildir…

Aradan 263 yıl geçti…

Evet demokrasi, hukuk, özgürlük kâğıda yazılınca hakikat olmuyor! Bu sebeple:

Gencinden yaşlısına tüm ülkede sokağa çıkıp eylem yapılması gelecek adına umut vericidir…

Gencinden yaşlısına İmamoğlu’nun aday olması için sandıklara gidilmesi gelecek adına umut vericidir…

TBMM duvarında yazılı “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” eylemidir bunlar.

Bu etkin dayanışmayı sistem dışı görmek düşünsel kabızlıktır…

Gösterilerin hedefindeki iktidar daima yaptığı gibi “eylem enerjisini” olumlu yönetme konusunda beceriksiz. Şiddeti tek çözüm görüyor. Oysa:

Onca siyasi gerginliğe rağmen beş gündür sokaklardaki olgunluk, demokrasi bilinci ve ülkeye duyulan sorumluluğu gösteriyor. Kazanımdır bu.

Soğuk Savaş dönemi ürünü olan, düşünsel farklılığı her fırsatta düşmanlaştırmak hatadır…

Kimse hayata-olaylara iktidar gibi bakmak zorunda değil; herkes çizilen resmin gerçek pipo olmadığının farkında…