Köpürtücüler hemen başladı: “Esat kaçarken yanında 135 milyar dolar götürdü.”
Bunun fiziki olarak imkansızlığı ortaya çıktı. Bu kez para miktarı düşürüldü: “Esat kaçarken yanında 250 milyon dolar vardı.”
İngiliz Financial Times, Alman devlet organı DW/Deutsche Welle vd. her daim olduğu gibi bu psikolojik savaşa teşne oldu: “Esatların yurt dışında 122 milyar doları var.”
ABD durur mu; “Esat’ın serveti 12 milyar dolar.”
Esat’ın servetini ve Rusya’ya giderken para götürdü mü, bilmem mümkün değil. Ama bildiklerim var:
Rusya, özellikle son on yılda ülkesinde doların yerine ruble kullanmayı teşvik ediyor. Ülkesine en fazla 10 bin dolar getirme kısıtlaması yaptı. Keza:
Rusya, başka ülkelerle ticaret yaparken dolar yerine -milli niteliğe sahip- yerel para kullanabilmek için özel anlaşmalar yaptı/yapıyor. 2010 yılında öncülük edip uygulamaya geçtiği Milli Paralarla Ticaret sistemi bugün AEB’den ALBA’ya birçok dünya ülkesi ittifaklarınca kullanılıyor. Özellikle (Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi) BRICS ülkelerinin kendi aralarında yaptığı ticarette yerel para kullanımı yüksek oranlara ulaştı.
Böylece: Dolar, son 25 yılda dünyadaki merkez bankaları döviz rezervlerinde yüzde 75’den yüzde 50’ye düştü!
Esat Rusya’ya niye dolar götürsün? Bu yalanın nedeni var:
Maksatlı haberlerin ısrarla dolar vurgusu yapması psikolojik savaş yöntemi; dolar’ı değerli gösterme, onu egemen rezerv parası olarak zihinlere şırınga etmek…
Konuyu paradan açmamın sebebi var:
Meselenin derinliği: Dolar karşıtlığı
Tarih: 6 Kasım 2000.
Birleşmiş Milletler’de deyim yerindeyse “deprem” yaşandı.
Buna geçmeden önce şuna değineyim:
ABD, 1970’lerin başında Suudi Arabistan ile bir dizi anlaşma yaptı. 8 Haziran 1974’te imzalanan Milestone Anlaşması’na (Milat Taşı Anlaşması) göre, Suudi hanedanının güvencesi Amerikan askeri olacaktı ve karşılığında Suudiler petrolü sadece dolar üzerinden satacaktı. Ayrıca…
Suudi Arabistan, petrol üreten ülkeler topluluğu/OPEC içinde en büyük satıcı üye durumunda olması sebebiyle diğer ülkelerin petrollerinin de dolar ile satılacağı yönünde teminat verdi. Sadece 1979’da İran İslam Devrimi bu anlaşmayı deldi; ama hemen İran petrollerine ambargo kondu.
Bu bilgilerden sonra dönelim; BM’de yaşanılan “depreme!”
2000 yılında o gün…
Saddam, BM’nin Petrol Karşılığı Gıda Programı çerçevesinde petrol satışı için artık dolar kabul etmeyeceğini açıkladı. Irak’ın petrol parası olarak Euro kabul etmeye karar verdiğini söyledi.
İlk kez bir OPEC ülkesi,
dol0ar ile fiyatlandırmaya karşı çıktı! Bundan sonra dünyada
iki olay meydana geldi:
-Euro yükseldi ve dolar düştü.
-Irak’ın elinde tehlikeli nükleer silahların olduğu konuşulmaya başlandı!
Ardından… Sadece 6 ay sonra ABD Irak’a saldırdı, Saddam’ı yıktı. Ve Irak tekrar dolar’a döndü!
Gelelim Beşşar Esat’a…
ABD, 2004’ten itibaren Suriye Merkez Bankası’na yaptırımlar uygulamaya başladı.
Suriye iç savaştan önce, 5 Şubat 2006 tarihinde Başbakanlık genelgesiyle kredi anlaşmalarında, ithalat ve ihracat sözleşmelerinde yer alan bedellerin ABD Doları yerine Euro olarak ödenmesini zorunlu kıldı.
Hemen ardından ne oldu? Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’nin suikaste uğramasının sorumlusu olarak Esat gösterilmeye başlandı!
Arkasından Esat’ın Kuzey Kore ile nükleer silah programı gerçekleştirildiği yazılmaya başlandı. Vs.
Saddam’ın başına ne geldiyse Esat’a da o yapıldı! Başka ulusalcı liderler de var:
Şeytanlaştırılan liderler
Bir dönem Libya-Fransa ilişkileri çok iyiydi.
Çünkü 1960’lar sonundan itibaren Libya, ambargoyu gevşeten silah tüccarı Fransa’dan Mirage 5 uçakları almaya başladı. Silah satışı yakın ilişki doğurdu. Ancak Kaddafi öğrendi ki; Fransa, el altından İsrail’in bir numaralı silah tedarikçisi idi.
Kaddafi bu derin ilişkiye sert tavır koyunca iki ülkenin arası soğudu. Keza Fransa’nın Batı Sahra, Çad ve Zaire’deki askeri müdahalesine de Kaddafi sert çıktı. Fransa’yı sömürgeci politikalara geri dönmekle suçladı.
İlişkiler özellikle 1980’lerdeki Çad İç Savaşı ile kopma noktasına geldi. Kaddafi, Fransa ve ABD’yi karşısına alma pahasına Çad bağımsızlıkçılarını destekledi…
Ve:
Kaddafi’nin petrol ticaretinde Dolar-Euro yerine altın ya da dinarı para birimi olarak kullanmak istemesi, Afrika devletleri federasyonu kurma girişimi gibi politikaları Fransa ve ABD’nin tepkisini çekti.
Tarih: 19 Eylül 1989.
Fransız havayolu UTA tarafından işletilen McDonnell Douglas DC-10 uçağı, kargosundaki bombanın patlamasıyla düştü; 170 yolcu ve mürettebat öldü.
Fransa ve ABD hedefine hemen Kaddafi’yi koydu. Gıyabında yargıladılar; “uluslararası terörist” ilan ettiler.
Benzer önyargılı haberlerle Kaddafi “şeytanlaştırılarak”
uluslararası kamuoyu hazır
hale getirilince, başta Fransa
ve ABD güçleri olmak üzere NATO, 2011 yılında Libya’yı yakıp yıkarak teslim aldı. Kaddafi’yi linç ettirdiler…
İktisadi derinlik bilinmeden bu işler öyle kolay kavranmaz!