Devlet Bahçeli, Ankara merkezli “milli çözüm süreci” başlattı:

- “Öcalan örgüte silah bırakma çağrısı yapsın.”

Aradan üç ay geçti; uzun müzakereler hâlâ yapılıp duruyor.

Kafamda soru, “iş yokuşa mı sürülüyor?”

Soru soruyu doğuruyor; “işi yokuşa süren kimler?” AKP ya da DEM içindeki bir kanat mı?

Uzun parantez açıp şu bilgiyi vermeliyim:

ABD’de 1990’larda istihbarat hizmetleri endüstriye dönüştürülerek özelleştirildi! Yani işin içine istihbarat faaliyeti yapan özel sektör girdi…

New York Times’a göre ABD’nin 80 milyar dolarlık ulusal istihbarat bütçesinin yaklaşık 56 milyar doları özel sektöre gitmeye başladı…

Hepsi sıfırdan kurulmadı; silah sanayinin önde gelen şirketlerinden Booz Allen Hamilton bünyesinde istihbarat toplamak için büyük yapı kurdu. Bloomberg bu şirketi, “dünyanın en kârlı casusluk firması” olarak tanıttı. (21.6.2013)

Ki bunlar sözde “stratejik danışmanlık” şirketleriydi!

Buradaki 34 bin 200 çalışanın çoğu CIA, NATO, NASA gibi kurumlardan transfer edilmişti. Mesela Clinton döneminde CIA başkanlığı yapan R. James Woolsey bunlardan biriydi.

Şirketin geçen yıl hasılatı 10 milyar 700 milyon dolar! İşin büyüklüğünün farkında mısınız?

Şirketin merkezi, CIA’in bulunduğu Virginia’da…

Dünyada 80 ofisi var. Ve “Arap Baharı”ndan sonra 2012’de Türkiye’ye geldi.

İstihbarat faaliyeti yapan ülkemizdeki tek şirket bu değil.

Ülkemizdeki taşeron casuslar

Ülkemizde “Gölge CIA” diye bilinen Stratfor bu özel istihbarat şirketlerinden biri. 1996 yılında kuruldu.

24 Aralık 2011’de Stratfor’un web sitesi, aktivist hareket Anonymous tarafından siber saldırıya uğradı.

Ortaya çıkan beş milyondan fazla belgeyi yayınlayan WikiLeaks ve kurucusu Julian Assange’ın başına neler geldiğini biliyorsunuz…

Ortaya çıkan bilgiler arasında Türkiye’de de bazı isimlerden bilgi-rapor-istihbarat aldıkları ortaya çıktı:

Mesela TR703, Irak Kürtleri konusunda istihbarat vermişti.

Mesela TR705, PKK/Kürt sorunu konusunda istihbarat vermişti. Vs.

Güvenilirlik derecesi bile verilmiş bunlara! Evet, istihbaratın özelleşmesiyle ülkemizde de çok kişi “uzman” veya “analist” adı altında taşeron casusluk yapmaya başladı.

Bakınız:

Özel istihbarat şirketleri sadece bunlarla
sınırlı değil.

Abraxas Corp, Fusion GPS, Kroll Inc, Palantir, Pinkerton, Smith Brandon Inc gibi özel istihbarat şirketleri sadece ABD ile sınırlı değil…

İngiltere’de de çok: AEGIS, BAE, Emerdata Lim, Hakluyt & Company, Janes, Oxford Analytica vs.

İsrail’de var; Archimedes, Black Cube, Niv, Shalev, Omri/NSO vs.

Kanada’da AggregateIQ, Fransa’da GEOS vs. görev yapıyor!

Şunu ekleyeyim; seçimlerde veri skandalı yapan Cambridge Analytica sözde kapandı. Ne gezer; Afrika ve Ortadoğu siyasetini etkilemek amacıyla Auspex International’ı kurdular. Yukarıda yazdığım Emerdata da buradan doğdu. Gelelim asıl konumuza:

-Bu özel istihbarat şirketlerinin kaçı Türkiye’de faaliyette?

-Emirlerinde kaç kişi görevde?

“Milli çözüm süreci” başladığından beri yazılanları, konuşulanları ve panelleri takip etmeye çalışıyorum. Birilerinin işi yokuşa sürmek istediği çok belli.

Sadece DEM’deki bir grup değil; iktidarın bir kanadının da Devlet Bahçeli’yi yalnızlaştırma politikası yürüttüğünü görüyorum...

Hep yaşadığımız: Masada kaybetmek

Bizim tarihi bir sözümüz vardır:

- “Savaşta kazandık ama masada kaybettik.”

Tek örnek vereyim:

Yıl, 1897. Osmanlı, Rum tebaasını kışkırtan Yunan’ı perişan etti. Sadece Yunanistan’ı değil arkasındaki büyük emperyalist güçleri de yendi. Atina’ya girmemiz an meselesiydi. İkinci Abdülhamit, Rus Çarı İkinci Nikolay’ın ricasını kıramadı. Ordu durdu. Bırakın Atina’yı, ele geçirilen koca Teselya’yı geri verdi. Girit’in özerkliğini kabul etti!

Osmanlı masada kaybetti. Bu ne ilk ne son oldu…

Hürriyet gazetesinde, “Osmanlı Rumeli’yi cephede değil masada kaybetti” başlıklı tam sayfa yazı yazmıştım: (28 Ekim 2007)

- “Türkiye sınır ötesi operasyonu tartışıyor. Bazı çevreler ‘ABD’yi, AB’yi karşımıza almayalım; sorunu masada çözmeye çalışalım’ diyor. Tarih tekerrür mü ediyor? Çünkü benzer olayları Osmanlı Devleti de yaşadı...”

Masa bizde hep “kumar masası” görevi yaptı; kazanan hep kasa/Batı oldu...

Kuşkusuz masada kaybetme salt savaş bağlamında geçerli değil!

Siyaset gibi her konuda masa bize iyi gelmez. Sorular cevapsız, teklifler havada kalır, sonuç alınamaz. Ağız dalaşı sürüp gider…

Ne teorimiz ne de pratiğimiz güçlüdür çünkü. Düşünsel vasatlık çabuk oyuna gelir!

Sağlıklı münazara yapılarak/tartışılarak ortak karar almak/uzlaşmak bizde hayli zordur. Maksatlı “oyun bozan” sayısı hayli çok çünkü...

Kuşkusuz her bozguncuyu “taşeron casus” diye etiketlemek doğru olmaz. Ama:

Kimilerinin olduğunu düşünmemek de saflık olur!

Evet:

Temkinli olmak mecburiyetindeyiz; tarihsel dersimiz hep acı dolu. “Milli çözüm sürecini” dikkatli takip ediniz, oyunbozan taşeron istihbaratçıların varlığını göz ardı etmeyiniz…