TV ekranlarında kaç gündür Özgür Özel’i izliyorum; çalışkanlığını, hitabetini, maharetini, İmamoğlu’na sahip çıkmasını takdir ettim…
Her türlü baskıya boyun eğmedi, sokağı mükemmel yönetti.
Alicenap/yüce gönüllü çıktı…
Genel başkanlık konusunda büyük tecrübe edindi; hakkındaki “hayal kırıklığı” dedikodularını yerle bir etti.
Muhalefetçilik oynamadığını gösterdi…
Ama… Hâlâ kimileri istiyor ki, “CHP içe dönsün, İmamoğlu’nu unuttursun!”
Özgür Özel bu tuzağa düşmedi/düşmeyecek gibi görünüyor.
Sokaktaki yığınların, sandıkta oy kullanmış milyonların öncüsü oldu. Onun pozitif yönetimi, ön seçime susamış partilileri harekete geçirmekte cesur davrandı ve sandıktan önemli sonuç elde etme konusunda hayli başarı kazandı.
Tek bir ödün vermeden tıpkı 1970’lerdeki Ecevit gibi CHP’yi halkla buluşturdu.
Artık… Kimse bunun aksi istikametine partiyi götüremez. Halk, CHP’ye yeni yol çizdi; partiyi döngüsel yenilenme sürecine soktu…
İktidarın da desteğiyle -gözünü koltuk hırsı bürümüş- sürekli husumet/düşmanlık içindeki bazıları, bu gerçeği göz ardı ederse ahlâki olarak ölecektir. Hafızalarda berbat bir karikatür olarak kalacaktır…
Hayal kırıklığına artık kimsenin tahammülü yok. Talep belli; özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği ve adaleti sağlayacak demokratik bir sistem inşa etmek...
Evet: CHP son yıllarda tarihinin en önemli siyasi virajını ya dönecek ya da arabayı yine devirecek…
Erdoğan’a hatırlatayım
Halkın da desteğiyle işçi sınıfının 1990’larda sürdürdüğü “Bahar Eylemleri” yani toplumsal muhalefet önce Refah Partisi ve ardından AKP’yi iktidara taşıdı...
24 yıldır iktidarda olan AKP artık sokağa yabancılaştı, sokağın gücünü unuttu.
Erdoğan, 1990’larda birçok sokak protestosuna katıldığını hatırlamıyor artık. Hatırlatayım:
İşi durdurma, işi yavaşlatma, toplu yürüyüşler, trafiği kapatma, işyeri işgali, iş başında oturma, fazla mesaiye kalmama, servis araçlarına binmeme, yemek ve sakal boykotu, çocuklarını evlatlık verme, toplu boşanma davası açma, çıplak ayakla yürüyüş, açlık grevi, vezne önünde bekleme, vizite eylemi, siyah çelenk bırakma, alkışlı protesto, fabrika önünde soğan ekmek yeme, bordroları balona bağlayıp uçurma, tüm ailece yürüyüş gibi başlıca eylemlerdi…
Bu eylemler doğrudan ANAP hükümetini hedef aldı. Protestolar sırasında sıklıkla siyasal iktidarı protesto eden sloganlar atıldı.
Eylemler kimi medyanın ve kamuoyunun geniş kesimlerinin desteğini kazandı.
Bu destek ve sempatinin oluşmasında, 12 Eylül askeri darbe rejimi ve sonraki hükümetlere duyulan tepkinin ve yaygın demokratikleşme talebinin önemli rolü oldu.
Ya bugün?
“Aydınlanmış muhafazakârlık” ile iktidara gelen AKP nerelere geldi; tamamen sağcılaştı! Kendini iktidara taşıyan sokağı şimdi düşman görüyor. Halksız yönetim istiyor…
Oysa. Farkında olmadığı ebedi hakikat şu: Ulusal egemenlik bugün sözde değil, gerçekten halkta…
Maharetli AKP daima yaptığı gibi -CHP içini karıştırarak- siyasi mühendislik manevrasıyla halk hareketini tavsatacağını sanıyor.
Artan demokratikleşme talebini cerbeze veya kargaşa-tahrik ile durduracak mı, göreceğiz…
Medeniyet göstergesidir; adalet
İnsan medeni olarak doğmaz, medeni olmayı öğrenir.
Bizim sol kültürümüzde, yanıt veremeyecek durumdaki hapisteki insanlar hakkında konuşmak ayıp sayılır. Hele çirkin bel altı vuruşlar asla kabul görmez.
Peki… Melih Gökçek gibi sağcıların ahlaksızlıklarının sebebi ne? Bunun kaynağını siyasette aramak beyhude çaba olur; psikiyatrinin konusudur bu tatminsizlik… Neler yaşadı acaba çocukluğunda?
Keza:
İmamoğlu’na yönelik operasyon dosyasında savcılığın gizlilik kararı var. Ancak başta TRT olmak üzere iktidar medyası “ekran mahkemesi” kurup “adam asmaca” oynuyor!
Ne doğruyu ne bilgiyi arıyorlar. Sadece karalıyorlar.
FETÖ kumpaslarında yaşananlar tekrarlanıyor. Kimse “geçmişte hata yaptık” diye düşünmüyor. Onca insanın ölmesinden, yıllarca hapis yatmasından, itibar suikastına uğramasından hiçbir sorumluluk duymadılar/ve halen duymuyorlar…
Geçmişte Silivri cezaevinde TV’lerde bunların sözlerini şaşkınlıkla dinlerdim: “Bu kadar yalanı nasıl söylüyorlar!” Hiç değişmediler; günah işlemeyi sürdürüyorlar… İçlerindeki nefret kime? Bu kindar vahşiliğin nedenini de siyasette bulamazsınız. Hele hele bu dar kafalılık filan hiç değil, psikolojik…
Bakınız: Bir ülkedeki adalet, medeniyet göstergesidir.
Ne olursa olsun karşıt bulduğunu düşmanlaştırıp -her türlü silahla- kuralsız yok etmek kültürel faşizmdir.
Bugün gök kubbenin altındaki kargaşanın sebebi de aynen budur… Ülke demokratik çözüme mecbur.
Her türlü riski göze alıp, korku duvarını aşan toplumsal muhalefet bunu gerçekleştirecek mi, göreceğiz...