Birinci perde: Özal

Tarihi olayları çabuk unutuyoruz.

Yıl, 1990.

Irak kendine ait Rumeyla bölgesindeki petrol kuyularından, Kuveyt’in eğimli sondaj yaparak petrolünü çalması üzerine bu ülkeyi önce uyardı sonra işgal etti. (Batı’nın, Saddam’ı zorlayarak BU oyuna getirdiği tezi ayrı bir konu!)

Ortadoğu’da yeni savaş başladı. ABD liderliğindeki 33 ülkeden oluşan ittifak “Çöl Kalkanı” operasyonuna başladı.

Arap ülkeleri üçe ayrıldı. Mısır ve Suriye, Saddam’a karşı olanların başına gelerek Suudi Arabistan’a kuvvet gönderdi. Ürdün, Yemen ve FKÖ Saddam’ı destekledi. (FKÖ, Saddam’dan Esat’a kimi destekledi ise Türkiye onun karşısında saf tuttu!)

O süreçte Cumhurbaşkanı Turgut Özal Irak’a girme taraftarıydı. “Bir koyup üç alırız” diyordu. TBMM’den Irak’a asker gönderme yetkisi istedi.

Ancak Özal’ın iç siyasette gücü yoktu. Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Safa Giray ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti…

O dönem yapılan seçimde Özal’ın partisi ANAP, iktidarı kaybetti. Demirel-İnönü hükümeti ve Erbakan dahil muhalefetin çoğunluğu komşu ülkeyle savaştan yana değildi. Cumhurbaşkanı Özal’ın TBMM açılış konuşmasını bile protesto ettiler.

Sonuçta Türkiye, sadece İncirlik hava üssündeki ABD uçaklarının kullanılmasına müsaade etti. Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattını kapattı.

Ve: Yapılan 86 bin sorti ile güçsüzleştirilen Irak, Kuveyt’te yenildi, geri çekildi.

Olan Türk ekonomisine oldu. Örneğin, savaştan önce 2,1 TL olan dolar 1993’te 8,6 TL’ye çıktı. Ülke 1994’te ciddi ekonomik krize girdi, Dolar 38 TL’ye fırladı.

İlk perde böyle sona erdi…

İkinci perde: Gül+Erdoğan

Yıl, 2001.

El-Kaide, 11 Eylül’de New York’a terör saldırısı yaptı.

ABD “suçluyu” hemen buldu: Saddam!

Ayrıca, Filistinli intihar bombacılarına parasal destek sağladığını ve dünya barışı için tehlikeli kimyasal silahlara sahip olduğunu ileri sürdü!

ABD, Irak’a saldırmayı planladı. İngiltere buna destek verirken Almanya-Fransa sorunun müzakere ile çözümlenmesinden yanaydı.

Ya Türkiye?

ABD talepleriyle ilgili olarak Türkiye’ye ilk ziyaret, Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından 19 Mart 2002 tarihinde gerçekleşti. Başbakan Bülent Ecevit talepleri ihtiyatla karşıladı ve uluslararası meşruiyete vurgu yaptı. ABD bu tavra tepki gösterdi.

Bu arada mecliste sürpriz erken seçim kararı alındı. İktidara AKP geldi. Abdullah Gül Başbakan ve Erdoğan AKP lideri oldu.

ABD talebini yineledi:

-Irak’a gidecek Amerikan kara gücü ve harekâta katılacak uçaklar Türkiye’deki konuşlandırılmalı…

-Mardin’de cephane ve yakıt depoları kurulmalı…

-ABD birliklerinin indirme limanı olarak İskenderun, Mersin ve Taşucu limanları kullanılmalı…

-Askeri birliklerin kalacağı yerlerin inşaat çalışmaları için personel önceden Türkiye’ye gelip faaliyetlere başlamalı. Vs.

Tıpkı Özal gibi Gül ve Erdoğan meclisten ABD talepleri için yetki istedi.

CHP tezkereye karşı çıktı. Pek istekli Gül ve Erdoğan’a rağmen AKP bölündü. Cüneyt Zapsu, Ömer Çelik, Egemen Bağış tezkerenin kabulü için çırpındı. Zapsu, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile telefonda sürekli temastaydı. Vs. Vs.

Ancak 1 Mart tezkeresi meclisten geçmedi. Erdoğan çok öfkelendi, kimi AKP milletvekillerine sitem etti. Ki Cumhurbaşkanı olduğunda konuyla ilgili 2016 yılında yaptığı açıklamada şöyle dedi:

-“Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. O insanların kimler olduğunu araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı…”

Aradan yıllar geçse de Erdoğan, Irak’a girilmesi tavrında ısrar etti.

Özal gibi Gül ve Erdoğan da Irak’a açılan savaşa dahil olamadı.

İkinci perde kapandı.

Üçüncü perde: Erdoğan

1990’lar başında savaşa girmeyi Özal başaramadı.

2000’ler başında savaşa girmeyi Gül-Erdoğan ikilisi de başaramadı.

Her iki tezkerede de TBMM’nin tavrı, komşularla sıfır sorun idi…

Tezkerenin reddi Ortadoğu’da Türkiye’ye, ABD’ye boyun eğmeyen ülke imajı kazandırdı. Keza: Arap coğrafyasında Türklerin düşman değil, kardeş görülmesinin önü açıldı. Fakat:

Erdoğan’ın istediği sadece meselenin duygusal boyutu değildi. Tıpkı Özal gibi pragmatist stratejiye inanıyordu.

Suriye’de Esat’ın devrilmesi ve yeni rejimin kurulması için muhaliflere lojistik ve askeri destek verdi. Ayrıca:

2012 yılı 4 Ekim’de TBMM, Suriye konusunda, TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verdi.

Erdoğan bu kez başardı; AKP ve MHP tezkerenin lehinde oy kullandı, 320 kabul 129 ret.

Tezkere zaman içinde hep uzatıldı.

Üçüncü perde bugün hâlâ oynanıyor.

Bir koyup üç alacağız oyunu” bakalım nasıl sonuçlanacak?

Şeyh Edebali dedi ki:

Yararlı ile yararsızı bilenler bilgi sahibidirler.