Mart ayının ortalarına geldiğimiz, milli ara hariç yaklaşık 2.5 aylık futbol mevsiminin kaldığı şu dönemde Galatasaray’ın 2025’te henüz tatmin edici bir tane bile lig maçı yok. Elbette hâlâ yenilgisiz, elbette hâlâ lider ancak Galatasaray, puan farkını maç fazlasıyla 7 yapmış olmasına rağmen en başta kendi taraftarını ve camiasını tedirgin etmiş şekilde yürüyor.
Galatasaray’ın kalan fikstüründe görece olarak en rahat deplasmanı diyebileceğimiz Alanyaspor mücadelesi bile bir kaos, bir psikolojik harp yoğunluğunda geçiyor. Üstelik Galatasaray hemen her türlü senaryoda rakibini oyuna ortak etmeyi başarıyor. Öne de geçse geriye de düşse hep Galatasaray’ın tek farklı bir galibiyet kovaladığını, bunu yakalasa bile tedirginliğini iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu, böylesi masraflı bir kadro için kabul edilebilir olmadığı gibi daha kötüsü aralarında iki derbi olan 10 maçlık fikstür için sürdürülebilir de değil...
Trabzonspor, şampiyon olduğu sezon büyük bir fark yakaladıktan sonra benzer bir psikolojiye girmişti. İlk devreyi silip süpüren adeta ligi yok eden makine düzeni, yerini tedirgin ve şampiyonluğunu ilan etmediği her gün oyunu geriye giden bir sezon finaline bırakmıştı. Ne var ki Trabzonspor’un orada ikinciyle farkı 21’e kadar çıkarmışlığı vardı. Galatasaray, maksimum 8 puana çıkarabildiği bir farkın neyine bu kadar güvenip yaslanarak sezon ilerletmeye çalışıyor, anlaşılabilir bir durum değil.
Galatasaray'da Barış Alper’in attığı adım haricinde oyun kalitesi bakımından değişen hiçbir şey görmedik. Osimhen ve Barış’ın hatırına nereye kadar ilerleyebilecek? Puan tablosuna rağmen herkesin kafasında aynı soru işareti var.