Lafı hiç dolandırmadan konuya gireyim…
Sözcü gazetesi yazarı, benim neredeyse 30 yıldır “Emin Abi” diye sevgide, saygıda kusur etmediğim, hatta Korkusuz gazetesinden istifa etmeden önce aradığım birkaç kişiden biri olan Emin Çölaşan dün köşesinde NEFES’i yazdı…
Gayet kibar, bir taraftan başarılar dilerken, tebrik ederken, diğer taraftan döven bir yazıydı! Üstelik gazetemizin adını bile bir kez olsun geçirmeden yazdığı yazısına şu cümleyle başlamıştı.
-Sevgili okurlarım, Türkiye’de gerçekten inanılmaz işler oluyor ve olup biteni aklımız, mantığımız almıyor.
Neydi peki, aklının havsalasının almadığı şey? NEFES’in sahibinin kimliği! Sözcü’nün önceki günkü manşetini kaynak göstererek büyük bir holdingi ve onun sahibini işaret ediyordu.
Gayet doğal, bir gazeteci refleksiyle, merakıyla böyle bir soru tabi ki sorulabilir. Ancak yıllarca birlikte çalıştığın insanları iktidarın oyuncağı olarak lanse etmek ne ahlaka ne de izana sığar…
Veda etmek için kendisini aradığımda bu soruyu sormuştu bana; ben de şu yanıtı vermiştim:
-Ortalıkta bir sürü isim dolaşıyor abi, ancak bilmiyorum. Ayrıca benim patronum Metin Yılmaz, gerisi laf-ı güzaf, ben sevdiğim, yıllardır birlikte çalıştığım insanların arasına katılmak için gidiyorum…
Söylediklerimde gayet samimiydim; Korkusuzda 9 yıl yazdım, patronumun yüzünü bir kez olsun görmedim! Sözcü ve Korkusuz gazetelerinin patronu zaten son 6-7 yılını talihsiz gelişmeler sonucunda yurt dışında geçirmek zorunda kalmıştı. Orada da sorumlu olduğum, patronum olarak gördüğüm kişi Metin Yılmaz’dı, yeni gazetemde de böyle…
-Şimdi gelelim çirkin dokundurmalara…
Bu kadro mu iktidar yanlısı patrona uşaklık edecek?
Çölaşan, ismini verdiği patronun nasıl zenginleştiğini, Atatürk Orman Çiftliği arazisine yapılan Beştepe Sarayı başta olmak üzere Marmaris Okluk koyundaki yazlık sarayı da onun inşa ettiğini, 9 yılda 80 milyarlık ihale aldığını, 2.6 milyarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin 6. Kişisi olduğunu anlatıyordu yazısında…
İktidar partisine yakınlığını da bir güzel saydıktan sonra sözü NEFES’e getiriyordu, şu sözcüklerle:
-Yeni çıkan gazete devreye büyük reklam kampanyaları ile girdi… Kadrosunu oluşturmak için çok sayıda gazeteciyi transfer etmişti. Transfer olanların çoğu bizim arkadaşlarımızdı.
Burada duralım.; Çölaşan doğru söylüyordu, çoğundan bile fazlasıyla uzun yıllar birlikte çalışmıştı. Mesela neredeyse 15 yıl süreyle birlikte çalıştığı gazetenin kurucu genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz, yayın yönetmenleri Neşet Şenizel, Serdal Saraç, yazarları, teknik kadrosu dostları, arkadaşları, kardeşleriydi…
Ama bunlar pek önemli değildi ki, ardından şu satırları yazdı:
-Bu devirde gazete çıkarmak kolay iş değildir. Kendilerine hep soruyorduk “gazeteniz hayırlı olsun da bu işin arkasında hangi sermaye grubu var?” Bu soruya kimse yanıt vermiyordu! Daha doğrusu bazıları gerçekten bilemiyor, bilenler ise ağzını açıp konuşmuyordu… Neden acaba? Yıllardır içinde kavrulduğumuz “pek demokratik düzen” nedeniyle olmasın? Düşmanı bellediği gazete patronlarını boğmak için elinden geleni ardına koymayan, Cem Uzan’dan Aydın Doğan’a uzanan el koymalar, milyarlık cezalar icat eden iktidar olmasın? Bakıyorum, yıllarca birlikte çalıştığı patronunun kendisini kovmak zorunda kaldığını bile unutmuş görünüyor Emin Abi!
Gerekirse köprüleri yakmaktan da çekinmeyiz!
Peki, Emin Abi patronun kimliğinden nasıl bu kadar emin olabiliyordu?
Öncelikle kendi gazetesinin “çamur at izi kalsın” manşetinden! Sonra da gazetemizin internet sitesine verilen bir reklamdan, iyi mi?
O patronun şirketinden verilen bir ilandı bu… Bunun üzerinden mantık yürütüyordu yılların gazetecisi! Şu sözcüklerle hem de:
-Mantık yürütünce ortaya şu soru çıkıyordu: Bu gazetenin arkasında Tayyipgillerin sevgili ve güvenilir dostu, sarayını bile yapan o şirket var…
Şirketin adı malum, isteyen hemen bulur, ama çok uzun meslek hayatım boyunca çirkinliklere alet olmama savaşı veren bir gazeteci olarak, bu “çamur sıvama” gayretine de meze olmak istemedim.
Bizim için ise şu yargıyı sıvamaya kalkışmış değerli abim Emin Çölaşan.
-Ama gelin görün ki yeni çıkan gazete Atatürkçü ve laik Cumhuriyet’ten yana! Üstelik AKP iktidarına karşı!
Şimdiii, Emin Abi uzun yıllar birlikte çalıştığı (son 9 yılında ben de vardım) hatta Sözcü Gazetesi’nin FETÖCÜLÜK çamuruyla açılan davada birlikte yargılandığı arkadaşlarını, dostlarını, kardeşlerini tanıyamamışsa gerçekten çok yazık…
Yok, tanıyor da patron siparişi üzerine yazıyorsa daha da yazık!
Bu gazete bir ailedir ve her ferdi dürüstlüğüne, namusuna leke sürdürmeyecek, çağdaş, laik Atatürkçü bir Cumhuriyet için son nefesine kadar savaş verecek karatta insanlardır.
Şayet, gerekirse kendi ipini çekecek, kimsenin önünde diz çökmeyecek, uşaklığa karşı gerekirse tüm köprüleri yakacak denli de gözü karadır… Sözün özüne gelirsek:
-Bu yazı sana hiç yakışmadı be Emin Abi…