Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en büyük psikolojik harekâtı ile karşı karşıyadır!
Dün, Prof. Dr. A. Nezih Erverdi’nin yıllar önce kaleme aldığı ‘’Türkiye ve dünya analizini’’ anlatmıştım. Erverdi, ABD ve AB’nin güçlü bir Türkiye değil, zayıflamış ve Kürt-Türk federasyonuna gitmiş bir Türkiye istediklerini, tüm planlarını buna göre yaptıklarını ve ağır bir psikolojik harekâtı ‘’Özel Harp Yöntemleri’’ ile yürüttüklerini söylüyordu... O süreçteki gelişmelere göz attığınızda Erverdi’nin hiç de haksız olmadığı açıkça görülüyordu! Nevruz kutlamalarında yaşananlar, Abdullah Öcalan’ın doğum gününün Diyarbakır Belediyesi desteğinde fidan dikilerek kutlanması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Öcalan’a yeniden yargılanma yolunu açması ‘’psikolojik harekâtın’’ tıkır tıkır işlediğini gösteriyordu!
- Üstelik olası gelişmeler, ‘’bunların henüz iyi günlerimiz olduğunu’’ haykırıyordu!
Türkiye’ye diz çöktürmek!
Prof. Dr. Erverdi, analizinin ikinci bölümünde Türkiye’nin nasıl kuşatıldığını, nasıl diz çökmeye zorlandığını anlatıyordu:
-Toplum bilincinin oluşmasında en önemli organlar olan basın-yayın kuruluşlarındaki kadrolar neredeyse tamamen ele geçirilmiştir.
-Alt kimlikleri öne çıkaran özendirici diziler her televizyonda en çok seyredilen saatlerde yayımlanmaktadır.
-Halkın çoğunluğunun ne olduğunu dahi bilmediği Avrupa Birliği hedefi, toplumun önüne her sorunu çözecek kurtarıcı gibi konmuştur.
-Sağda ve solda yerleşmiş ancak aynı merkezlerden yönlendirilen hainler, cumhuriyetin temel ilkelerinin dahi tartışılmasını aynı kelimelerle isteyebilmektedir.
-Sürekli olarak yapılan dış merkezli müdahalelerle kasıtlı olarak düşük tutulan doların, yaratılacak bir kriz ortamında olması gerekenin çok üzerine fırlatılarak ekonomiye ağır darbe vurulması hedeflenmektedir.
-Borsanın ekonomimizin neredeyse yüzde biri bile olmadığı gerçeği basın tarafından halktan gizlenmekte, borsa faaliyetleri ekonomimizin temel göstergeleri olarak halka sunulmaktadır.
-Hilafet devleti özlemi duyanlar AB’nin özgürlük ortamının kendilerine bunu sağlayacağını düşünerek en büyük AB yanlıları olmuşlardır.
-Fener Rum Patriği arkasındaki ABD ve AB desteği ve dur diyecek kimsenin olmamasının verdiği güvenle açıkça ‘’Ekümenlik’’ yani devlet içinde devlet olma isteğini dile getirebilmektedir.
Çözüm karanlığa karşı birlik olmak!
Prof. Dr. Erverdi yerimin darlığı nedeniyle ancak özetleyebildiğim ‘’diz çökertme operasyonu’’ nu anlattıktan sonra neler yapılması gerektiğini de sıralıyor. Bu kez iyice özetlemek zorundayım:
-Aslında AB bize muhtaçtır. Yalvarmayı kesip bizim şartlarımızda ve tek parça halinde AB’ye üye olabileceğimiz açıklanmalıdır. Ayrıca 10-15 yıl içinde AB’nin dağılma ihtimalinin yüksekliği de gözetilmelidir.
-ABD de en az AB kadar Türkiye’ye muhtaçtır. Bölgemizde ABD hayallerine dur diyebilmenin tek yolu caydırıcı nitelikte güçlü silahlı kuvvetlere sahip olmaktır.
-Ne doların yükselmesinin ne de borsanın inmesinin ekonomik olarak bir şey ifade etmediği halka açıkça anlatılmalıdır.
-Petrol arama çalışmaları hızlandırılmalı, geleceğin yakıtı sayılan madenlerimiz özelleştirmeden korunmalı, yabancılara peşkeş çekilenler de derhal geri alınmalıdır.
-Bu ülkeyi sevenler, ulus devletten yana olanlar en az hainler kadar cesur olmalıdır. Türkler ile Kürtlerin kardeş olduğu gerçeği her an hatırlanmalı, unutulmamalıdır.
-Henüz gecikmedik. Bu ülke bizim ve 1919’dan daha kötü şartlarda değiliz. Yeter ki birlik olalım, birliğin doğurduğu gücün farkına varalım”
Bir bilim insanının Türkiye’ye biçilen ‘’kader’’ üzerine yaptığı tespitler ve karanlıktan çıkış için önerdiği çözümler bunlardı. Bugün çok daha ağır bir süreçten geçiyoruz… Erverdi, “henüz gecikmedik” derken daha bugünleri yaşamamıştık…
Ortadoğu’da, bizim coğrafyamızdan da parçalar kopartılarak “Büyük İsrail”, “Büyük Kürdistan” kurulması hedefi bu denli açıkça hatta fütursuzca ortaya konulmamıştı!
Bu hedeflerin ön gelişmesi olarak “Türk-Kürt-Arap Federasyonu” Batı mahfillerinde açıkça dile getirilmiyordu!
Ülkemiz henüz açlığın, yoksulluğun, ayrımcılığın, mafya örgütlerinin, sığınmacı adı altında Suriyeli, Afgan başta olmak üzere milyonlarca yabancının merkezi konumuna düşmemiş, demografik yapısı bu denli yıpratılmamıştı! Ümit Özdağ niçin Silivri’de tutsaktır, gazeteciler, akademisyenler, sendikacılar, muhalefet niçin her an bu tehlikeyle yüz yüzedir, şapkanızı önünüze koyup bir düşünün!
Ancak, yine de gecikmiş sayılmayız… Bu milletin en umutsuz durumlarda dahi yaptıklarını tarih kaydetmiştir. Emperyalistler bu gerçeği bizden çok daha iyi bilmekte, o nedenle temkinli hareket etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti’nin, vicdansızca parçaladıkları ülkelerden ne kadar farklı olduğunun gayet farkındadırlar!
Ancak bir şartla; vakit kaybetmeden üzerimizdeki ölü toprağını atıp silkinmek, birlik olmak halinde…
-Mücadele artık yurtseverler ve işbirlikçiler arasındadır!