Asrın liderimiz, yılın son gününde şahane bir yeni yıl mesajı verdi…

Her zamanki gibi iktidarın büyük başarılarını sıraladı, enflasyon, işsizlik, açlık ve yoksulluktan “konjonktürel sıkıntılar” olarak söz etti! Bilmiyorum kaçıncı kez, sabır, metanet ve anlayış istedi. Sorumluluğu da konut, gıda, başta olmak üzere fahiş fiyatla milletin ekmeğine göz diken fırsatçılara yükledi…

Bunlar, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın nereden baksanız sürekli söylediği şeylerdi zaten! Ancak bir cümlesi vardı ki beni bir anda yarım asır öncesine götürüverdi! Önce o sözleri paylaşayım:

-Türkiye Yüzyılı’nı kardeşliğin yüzyılı yapmakta kararlıyız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Ama gerektiğinde devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz!

Ne zaman gerekecek, nasıl işleyecek bilemem ama sarf ettiği “kadife eldiven” ve “demir yumruk” sözcükleri yeni söylenmiş değil, siyasi tarihimizin en bilinen örneklerinin başında geliyor!

Bundan 54 yıl önce, Ordunun verdiği 12 Mart Muhtırası sonrasında parlamento feshedilmemiş, partiler kapatılmamış, anayasa askıya alınmamıştı. Yalnızca Süleyman Demirel’in Başbakanı olduğu hükümet istifa etmişti… Askerler tarafsız bir başbakan yönetiminde bir teknokrat hükümeti istiyordu. Arandı, tarandı ve CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim üzerinde karar kılındı. Erim, partisinden istifa etti ve 26 Mart 1971’de hükümeti kurdu ve Meclisten güvenoyunu aldı…

-Teknokrat ağırlıklı koalisyon hükümeti göreve başladı…

Şöhretler hükümeti ve yok edilen gençler!

Kimler yoktu ki, bakanlar kurulunda…

Dünya Bankası eski planlamacılarından Atilla Karaosmanoğlu ile NATO Genel Sekreter Yardımcısı Osman Olcay yurda çağrıldı. Karaosmanoğlu ekonomiden sorumlu devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak kabineye girdi. Olcay ise dışişleri bakanı oldu.

Hükümetin 27 üyesinden 15’i parlamento dışındandı. Türkiye’nin ilk kadın bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol sağlık bakanlığına getirildi. İlk kez kurulan kültür bakanlığı ise Talat Halman’a teslim edildi.

Ancak işler hiç de umulduğu gibi gitmedi. Hükümet özellikle parlamento içinde büyük bir dirençle karşılaştı. Nihat Erim 26 Ekim 1971’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a istifasını sundu ancak Sunay kabul etmedi, kör topal yürütülmeye çalışan hükümet 11 bakanın 3 Aralık 1971’de istifa etmesiyle sona erdi. Karaosmanoğlu istifa gerekçesini şöyle açıkladı:

-Yurdumuzun muhtaç olduğu kalkınma hamlesi ve reformları Atatürkçü bir görüşle gerçekleştirme olanağı kalmadığı inancıyla görevlerimizden çekiliyoruz.

-Erim, yeniden görevlendirildi ve değişik isimlerle yeni bir hükümet kurdu…

Bu hükümetin topu topu 6 aylık ömrü esnasında, akıl almaz bir “cadı avı” başlatılacaktı!

Demir yumruk ezdi geçti!

Yeni hükümet ve ardından Ferit Melen başbakanlığında kurulan hükümet ilkinden çok daha sağ ağırlıklıydı…

Devlet radyosundan sürekli aranan gençlerin isimleri okunuyor, gencecik çocuklar dağlarda, kentlerde, köylerde birer, ikişer, üçer, beşer avlanıyor, mahkemelerde idam cezasına çarptırılıyor, cezaevi avlularında asılıyor, işkencelerde can veriyorlardı…

Çok değil 8 yıl kadar sonra bu kez 12 Eylül darbesi gelecek, millet çok daha ağır bir demir yumruğun altında helak olacaktı!

12 Eylül “Bayrak Harekâtı” paşalarından Orgeneral Bedrettin Cömert, anılarında şöyle diyecekti:

-Biz Bayrak Harekâtını aslında 1977’de Taksim Katliamından sonra yapacaktık ama “biraz daha olgunlaşsın dediler!

Kim demişti acaba? Onun yanıtı da CIA’nın Türkiye İstasyon şefi Richard Perle’ün, darbenin hemen ardından o sırada Broadway’de opera izlemekte olan zamanın ABD Başkanı Jimmy Carter’a söylediği şu cümlede gizliydi:

-Our boys have done it- Bizim çocuklar yaptı!

İşte “kadife eldiven içinde demir yumruk” öyküsünün trajik hikayesi böyle…

-Nereden nereye…