Victor Hugo’nun 5 ciltlik büyük eseridir…

Fransız edebiyatının dünyaca ünlü başyapıtlarından biri olarak kabul edilir… Ailesine ekmek götürebilmek için hırsızlık yapan ve bu yüzden kürek mahkumiyetine çarptırılan Jean Valjean’ın ömür boyu çektiği çileyi anlatan roman yoksulluk, toplumsal adalet ve dayanışma üzerine odaklanır. Çok yaşamsal bir noktası daha vardır:

-Hayatımızda yaşadığımız olayların bizi değiştirdiği, kötü insanların da zamanla iyi olabileceği düşüncesi…

Büyük düşünür ve yazar Victor Hugo’ya atfedilen ancak çok sonraları üzerinde tartışmalar yapılan ünlü bir özdeyişi de buraya alayım:

-Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm!

Bu sözleri Hugo’ya yakıştıran kişinin 1906 yılında onun biyografisini yazan Evelyn Beatrice Hall olduğu söylenir. Ancak Hugo’nun bu anlama yakın söylediği sözler olduğu da bir gerçektir…

-Öyle ya da böyle; bu müthiş sözler tüm dünyada halen Hugo’yla birlikte anılır!

Hugo’dan habersiz sefillerin zafer dansı!

Büyük düşünürden neredeyse 250 yıl sonra…

Ne Hugo’nun varlığından, ne “Sefiller” romanından haberi olan, seviyesizliğin en alt sınırlarında debelenen, yaşamayı yalnızca nefes alıp vermek, küfür, hakaret olarak algılayan bir takım sefil yaratıklar türedi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de…

Bunlarda biri de Manisa’nın Turgutlu ilçesinde yaşıyor; adı Hamza Coşkun, AKP Gençlik Kolları Başkanı unvanına sahip…

Bu zat, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından ordudan ihraç edilen teğmenler ile ilgili bir mesaj paylaştı. Kelimesi kelimesine alıntılıyorum:

-Recep Tayyip Erdoğan en kudretli paşalarınızın hapiste altını bezletti, siz kimsiniz de ona kafa tutuyosunuz?

Türkçesi yerlerde sürünüyordu ama üzerinde çok kafa patlattığı hatta yaptığıyla gurur duyduğu belli oluyordu… Ancak, o da ne; yaptığı pespayeliğe çığ gibi tepki yükselince o çok gurur duyarak yaptığı paylaşımı siliverdi, o denli de yürekliydi yani!

Aynı kalemden çıkma, seviyesi yerlerde sürünen trol artığı mesajlar, hakaretler de vardı ama “başkan” sıfatına haiz bu “delikanlının” mesajı açık ara ilk sıradaydı…

-Pespayelikte tabii!

Yeni Atatürk teklifi!

Diğer tarafta “stratejist” sıfatlı bir muhteremden pek parlak bir teklif geldi…

Adını anmaya hiç gerek olmayan bir mevkutede kalem oynatan Galip İlhaner isimli şahıs...

Zannımca üzerinde epey kafa patlattığı şu teklifi paylaştı sosyal medya hesabından; aynen, kelimesine bile dokunmadan alıntılıyorum:

-Mustafa Kemal’e verilen Atatürk soyadı her 100 yılda devredilmeli. Atatürk soyadı Recep Tayyip Erdoğan’a verilmelidir… 1. Yüzyılın lideri: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2. Yüzyılın lideri: Recep Tayyip Atatürk…

Nasıl, beğendiniz mi? Mesajın altındaki yorumlara baktım “Elifi görse mertek sanacak” cehalette trol artıkları ciddi ciddi paylaşmış sevinç çığlıkları atmışlar!

En azından enteresan tabii de bazı sorunlar var:

-Gazi unvanı nasıl verilecek?

Kolay! ‘15 Temmuz kalkışması örnek gösterilerek halledilir’ diyenler çıkacaktır, diyelim ki oldu…

-Mareşal unvanı ne olacak?

Mustafa Kemal üç büyük meydan savaşı kazanmış birçok savaşı üstün başarıyla yönetmiş ve galip gelmiş, yönettiği savaşların planları hâlâ dünyanın en önde gelen okullarında ders olarak okutulan bir asker! Tayyip Bey nasıl mareşal olabilecek? Buna yanıtım yok!

-Kurucu meselesi nasıl hallolacak?

Dünyada asla düşünülmemiş, gerçekten tasavvur dahi edilmemiş bir durum! Mesela alın George Washington’u, İngilizlere karşı verilen bağımsızlık savaşının muzaffer komutanı. Adı ABD Başkentine ve bir başka eyalete verilmiş. Her neresinden baksanız 250 seneye yakın bir geçmiş var ortada; kimse de çıkıp her yüzyılda başka bir “Washington” dememiş, akıllarına bile gelmemiş!

Mesela Fransa’nın 2. Dünya Savaşı sırasında NAZİ’lere büyük direnişini yöneten, sonrasında cumhurbaşkanı olan Charles De Gaulle, “Napolyon olsun” Fransız Devrimi’nin simgesi Robespierre’in adını alsın diyen çıkmadı!

İngilizleri 2. Dünya Savaşı’nda yöneten Winston Churchill örneğin; bırakın adına methiyeler düzülmesini, savaşın bitmesinin ardından seçimleri kaybetti… Yani bu iş yaş arkadaşlar!

Bir an durdum tam bu noktada; “ne yapıyorsun Ümit, böyle bir saçmalığa oturmuş ciddi ciddi kafa patlatıp yanıt yazıyorsun” diye kahkahalarla güldüm bile… Sonra düşündüm, saçmalık, kepazelik, pespayelik her neyse ney…

-Meydan boş değil, yukarıdaki sıfatlara uygun olanlara duyurulur!