Fransız gurme, bilim insanı ve siyasetçi olan Jean Anthelme Brillat-Savarin, 1825'te hiç unutulmayacak şu sözü söylemişti: "Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim."
Şimdi araştırmacılar, Brillat-Savarin'in görüşlerini hayat değiştirici bir taktiğe dönüştürmek istiyor: Yemekler gerçekten ruh halimizi etkiliyor mu? "Beslenme psikiyatrisi" denen bu öncü yaklaşım depresyon, anksiyete ve bipolar bozukluk gibi psikolojik sorunlarda tesiri olacak diyet bazlı tedaviler sunmayı amaçlıyor.
KENDİ RUH SAĞLIKLARINI DA BU ŞEKİLDE DÜZELTMİŞLER
İngiliz iki bilim insanı, kendi beslenme rutinlerini değiştirdikten sonra ruh sağlıklarının düzeldiğini fark ettiklerinde bu alana yöneldiler.
Oxford Üniversitesi'nde psikoloji doktorası yapan Ally Houston, beslenmedeki değişikliklerin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve depresyonla başa çıkmaya yardımcı olabileceğini söylüyor. Edinburgh Üniversitesi'nden metabolik psikiyatri araştırma görevlisi Dr. Iain Campbell ise beslenmedeki değişiklikleri bipolar bozukluğu kontrol altında tutmak için kullanıyor.
Bu yeni alana duyulan ilgi o kadar büyük ki geçen eylül Edinburgh Üniversitesi'nde Tıbbi Araştırma Konseyi'nin finanse ettiği milyonlarca dolarlık bir bilim merkezi açıldı. Bu bilim merkezinde ağır ruhsal hastalıkların tedavisinde yemeklerin nasıl bir etkisi olduğu araştırılıyor.
Edinburgh Üniversitesi'nde psikiyatri profesörü ve merkezin baş araştırmacısı olan Danny Smith "Akdeniz diyetinin (meyve ve sebze, deniz ürünleri, fasulye, kuruyemiş ve zeytinyağı bakımından zengin tam tahıllı diyet) iyi bir fikir olduğunu düşünüyoruz ama bilimsel açıdan yeterince kanıtımız yok. İşte bu bilinmeyen bölgeyi keşfe çıkacağız" dedi.
BAŞTA BU ALANA YÖNELENLERE 'DELİ' GÖZÜYLE BAKILIYORMUŞ
Profesör Felice Jacka 2000'lerin başlarında yemeklerin beyin sağlığı üstündeki etkileri üstünde çalışmaya başladığında şüpheyle karşılanmış. O zamanları Jacka şöyle anlatıyor: "O zamanlar psikiyatri sadece boynun üst kısmıyla ilgiliydi. Kimse bağırsak sağlığının ruh sağlığına etkisine bakmıyordu. Sağlıklı beslenmeyi akıl hastalıklarını önlemekten ziyade gerçek bir tedavi olarak kullanmak, meleklerin bile adım atmaya korkacağı bir alana girmek demekti. İnsanlar bizim saf, hatta deli olduğumuzu düşünüyordu."
Şimdi Jacka dünyada bir ilk olan Avustralya'daki Deakin Üniversitesi'nde Gıda ve Ruh Sağlığı Merkezi'nin başındaki isim.
AKDENİZ DİYETİ BAŞTA GELİYOR
Jacka 2017 yılında BMC dergisinde yayınladığı öncü çalışmasında ilaca cevap vermeyen 33 majör depresyon hastasına üç ay boyunca Akdeniz diyeti uygulamış ve aynı hastalıktan muzdarip olsa da aynı diyetin uygulanmadığı 34 kişiyle kıyaslamıştı. Akdeniz diyeti gören grubun semptomlarının kontrol grubundakilerden çok daha fazla ilerleme katettiği görülmüştü.
Geçen yıl çok daha büyük bir çalışmaya imza atan Jacka, Akdeniz diyetinin depresyonu tedavi edebileceği gibi önleyebileceği sonucunu da gözler önüne serdi: Akdeniz diyetini uygulayan üç bin yetişkinden alınan veriler, bu kişilerde depresyon gelişme riskinin yüzde 16 daha düşük olduğunu gösterdi.
Profesör Jacka, Akdeniz diyetindeki depresyon düşürücü etmenin meyve, sebze, fasulye, baklagil ve tahıllardaki yüksek seviyedeki lifler olduğunu düşünüyor. Liflerin bağırsak mikrobiyomunun (bağırsakta yaşayan bakteri, virüs ve mantarlar) sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu söyleyen Jacka, "Ruh sağlığımız bozukluğunda bağırsak mikropları tarafından yönetiliyoruz" diyor.
LİFLERİN ETKİSİ BÜYÜK
Aslında liflerin ruh sağlığına etkileri 2023'te Nutritional Neuroscience dergisinde yayınlanan ve önceki 18 çalışmanın bir değerlendirmesi olan araştırmada da gözler önüne serildi. Adelaide Üniversitesi'ndeki araştırmacılar depresyon riski taşıyan kişilerin diyetlerine ekledikleri her beş gramlık lifin, depresyon semptomlarının ortaya çıkmasını yüzde beş oranında azalttığını buldular.
Araştırmacılar liflerin vücutta serotonin ve triptofan gibi ruh halini yükselten kimyasalların öncüllerini üreten "dost" bakterilerin büyümesini teşvik edebileceğini düşünüyor.
İŞLENMİŞ GIDALAR DEPRESYONU ARTIRIYOR?
Beslenme psikiyatrisi, diyetlerin karanlık tarafına da göz atıyor. Özellikle de aşırı işlenmiş gıdaların. Profesör Jacka, Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan ve 16 binden fazla yetişkinden alınan verilerle oluşturulan çalışmasında, diyetlerinin yüzde 10'u aşırı işlenmiş gıdalardan oluşan kişilerde depresyona yakalanma riskinin yüzde 10 arttığı sonucuna vardı.
Bunun nedeni tam olarak bilinmese de tahminlerden biri kötü beslenmenin kronik enfeksiyonla bağlantılı olması.
KETOJENİK DİYET EPİLEPSİYE İYİ GELİYOR
Öte yandan araştırmacılar bipolar bozukluk, şizofreni ve majör depresyon gibi ciddi ruhsal hastalıkları hafifletmek için özellikle sıkı bir diyet rejimine odaklanıyor: Ketojenik diyet. Bu diyette ekmek ve pirinç gibi karbonhidratların alımının büyük ölçüde azaltılması amaçlanıyor. Bunların yerine zeytinyağı ya da tereyağı gibi yağlar koyuluyor.
Karaciğer daha sonra bu yağları keton adı verilen bileşiklere ayırarak daha sonra vücudun yakıtı olarak kullanabiliyor.
Aslında 1920'lerden beri popüler olan ketojenik diyet, ciddi bir nörolojik rahatsızlık olan epilepsinin tedavisinde de kullanılıyor. Saygın bir kuruluş olan Cochrane'in 2020'deki araştırması, ketojenik diyetlerin ilaça dirençli epilepsisi olan çocukların yüzde 55'inde nöbetleri tamamen durdurduğunu, diğerlerindeyse nöbet sıklığını büyük ölçüde azalttığını gösterdi.